Yoğun bir gündemin ardından yazılacak çok şey varken ilk sıra hiç şüphesiz annelerimizin.
Anne olmak bir kadını “tam” yapmayacağı gibi anne olmayan hiçbir kadın da yarım değildir. Bu bazen tercih bazen kader olabilir. Doğurmak, doğurmamak, doğurup kucağına alamamak, bir çocuğu sarmak, çocuğunu sarıyor gibi bütün çocuklara, dünyanın renklerine, yaratılan güzelliklere sarılmak.
Sonsuz sevgisi, şefkati, merhameti ile dünyayı kucaklayan bütün kadınların Anneler Günü kutlu olsun!
Eylül 2015 tarihinde gerçekleşen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 70. oturumunda devlet başkanları, dünya liderleri, üst düzey BM temsilcileri ve sivil toplum bir araya gelerek Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini kabul etmişlerdi.
Emzirme uygulamalarının korunması, teşvik edilmesi ve desteklenmesi 2030 yılına kadar Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşmak için oldukça önemli olduğu kurul toplantısında dile getirilen konulardandı. Bebek ve çocuk ölüm oranları, ülkelerin çocuk sağlığı ve gelişmişliği hakkında bilgi veren göstergelerin başında gelmektedir. Yeni doğan ve bebeklik döneminde açlık ve yetersiz beslenme, ülkelerin kalkınmasının önündeki en büyük engellerden biridir.
Bu konuyu ülkenin mevcut durumu açısından değerlendirdiğimizde iki aşamalı bir tablo çıkıyor karşımıza. Yeni doğanın beslenmesi emzirme ile olurken çalışan annenin emzirme süresi iş hayatındaki imkanlarla şekilleniyor.
Tüm dünyada yeni doğum yapan kadınların ancak yüzde 40’ı işyerlerinde en temel doğum yardımlarından yararlanabilmektedir. Bu eşitsizlik Afrika ülkelerinde daha da derinleşmektedir. Bu ülkelerde yeni doğum yapan kadınların yalnızca yüzde 15’i emzirmeyi sürdürmeleri açısından belirli hak ve yardımlardan yararlanabilmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Anneliğin Korunması Sözleşmesi standartları en az 14 haftalık ücretli doğum izni öngörmekte ayrıca ülkelere bu süreyi 18 haftaya çıkarmalarını ve emziren ailelere işyeri desteği sağlanmasını tavsiye etmektedir. 4857 sayılı İş Kanununa göre hamile kadınlar 8 haftası doğum öncesi 8 haftası doğum sonrası olmak üzere 16 hafta ücretli izin kullanabiliyor. Doktor raporu ile doğum öncesindeki 6 haftayı doğum sonrasına aktarabiliyoruz. Yani en iyi ihtimalle 14 hafta ücretli izinde olan anne bebeğini emzirebiliyor. Çalışan annelerin ücretsiz izin alabilmesi ise şu ekonomik şartlarda mümkün olmuyor. Yakın zamanda görüştüğüm bir anne adayının ağzından duyduğum, Türkiye gerçeğini önümüze seren bir cümleydi bu. Kadının istihdama, üretime dahil edilmesi hedefimizi yerine getirirken, yaradılıştan gelen özelliklerinden ötürü erkeklerle arasındaki fark, hayatın doğal akışı düşünüldüğünde kadını istihdamdan uzaklaştıran bir etken oluyor. Yasa koyucuların bu konuda kadına yönelik pozitif bir tavır takınarak, hiçbir anneyi, ister doğurduğuna bakan, ister anne şefkati ile saran olsun, çocuğu ile işi arasında seçim yapmayacak şekilde koruması gerekir. Yeni doğanın emzirilmesi sadece bebek ve anne sağlığı için değil uzun vadede toplumun ekonomik ve kültürel gelişimine etki ediyor. Anne sütüyle beslemenin en uygun düzeye ulaşılması halinde küresel sağlık giderlerinde 300 milyar dolar tutarında bir tasarruf sağlanacağı da yapılan araştırmaların sonucudur.
Bebeklik dönemindeki yeterli beslenme ise yine aile ekonomisi ile doğrudan ilintilidir.
Şunu da belirtmeliyim ki etle doymakla ekmekle doymak arasında çok ciddi bir fark vardır!