Aslında yazımın başlığını “Şehit Mehmet Ölmez Üst Geçidi” olarak düşünmüştüm fakat elim, daha davetkâr bir başlığa gitti “Şehitler ölmez”
Karadeniz’in doğusundan batıya doğru seyahat eden gezginler, şüphesiz ki doyumsuz seyir alanlarının içinde kıvrıla kıvrıla yol alacaklardır. Gezginlerin duyu organları, bu çok renkli yolun yoğunluğu içinde dinlenmeye bile fırsat bulamayacaktır.
Her Karadenizli gibi ben de batıya doğru sık sık yolculuk yapıyorum. Trabzon’dan Bursa’ya doğru yaptığım son iki yolculuğumda gözlerimi ve düşüncemi üst geçitlerden ayıramadım.
Bilirsiniz, Doğu Karadeniz’de ilçeler birbirleriyle bitişik gibidirler. Neredeyse birinden çıkmadan diğerine girersiniz. Her ilçenin ve şehrin girişi ve çıkışı üst geçitlerle örülü adeta. Ve tabii bu üst geçitlerin her biri isimli.
Son yolculuğumda duygularım, bütün üst geçitlerin önünde resmi geçitte idi adeta.  Gözlerimi üst geçitlerdeki isimlerden, yüreğimi de sızı alalarından ayıramıyordum bir türlü. Takılı kaldım üst geçitlerdeki isimlere, yüreğimdeki yarayı deşen isimlere.
Evet neredeyse bütün üst geçitlere, o ilçeden ya da o şehirden şehit olmuş yiğitlerimizden birinin adı verilmiş. Eğer görebilirseniz yerleşim yerlerinin girişinde bir şehidimiz, çıkışında başka bir şehidimiz Türkiye’nin gerçeğini size anımsatacaktır.
Bütün üst geçitleri duygu dünyamda tek üst geçide dönüştürerek yolculuğuma devam ettim. “Şehit Mehmet Ölmez Üst Geçidi”.
&&&&
Biliyoruz ki bu millet vatanı için çok ağır bedeller ödedi. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve derken terör.
Bölge insanı söz konusu vatan olduğunda gerisinin teferruat olduğuna iman etmiş bir halktır. Ve öyle görünüyor ki Karadeniz vatanseverliği; şehitlerinin isimlerini yaşatma yollarından biri olarak üst geçitlerin kullanılabileceğini düşünmüş.
Altından özgürce geçtiğimiz üst geçitlerin isimleri belleğimizden vın vın geçiyor. Üzülerek belirtmeliyim ki; yolcuların çoğu ne bu üst geçitlerin ne de üst geçitlerdeki isimlerin farkındalar.
Şimdi bu geçitlere ismi verilen bütün şehitlerimizi saygı ve rahmetle anarak, vınlamadan bir değerlendirme yapalım.
Karadeniz’de üst geçitler, şehitlerimizin ismi verilerek özel bir anlam yüklenmiş yapılara dönüştürülmüş adeta. Fakat ne yazık ki bu yapılarda ne bir standart gözetilmiş ne de estetik bir yaklaşım sergilenmiş. Geçitler; şekilli, şekilsiz yapılmış ve yöredeki şehitlerinden birinin de adı verilerek iklimin ve kullanıcıların insafına bırakılmış. Ayrıca estetik eksikliği şehit isimlerinin yazılışında da çok belirgin.
Ne yazık ki şehit isimlerinin bir kısmı silinmiş, okunur olmaktan çıkmış ya da bakımsız kalmış. Aynı şekilde üst geçitler de o kutsallığı yansıtacak görüntüyü koruyamamış, paslanmış, yıpranmış şehidinin asaletini taşıyamaz duruma gelmiş.
Geçitlerdeki bakımsızlık, dökülen ya da silinen yazılar şehitlerimizin manevi ağırlığını taşıyamıyor artık.
Bu bakımsız tablo, kutsal olguyu sıradanlaştırma ihtimali barındırıyor. Şehitlerimizin isimlerini yaşatmak için daha yaratıcı, daha etkileyici ve daha özenli yollar aranmalı. Onları asla sıradanlaştırmamalıyız.

Keşke travmalar oluşturan o terör geçmişi olmasaydı da isimlendirmeler de bilim insanlarımızın, sanatçılarımızın, düşünürlerimizin, edebiyatçılarımızın, mimarlarımızın, denizcilerimizin, yerel kültürde yeri olan isimlerin ya da simgelerin adı kullanılmış olsaydı.
Keşke Üst ve alt geçitlerimiz dünya standartlarında, çevreyi ve ruhu koruyan bir estetikle inşa edilmiş olsaydı.
Keşke kullanıcılar, yani bizler bu hizmet alanlarını insani tutumlarla kullanmış olsaydık.
Öyle ya da böyle şimdi var olanı düzeltme, ruhuna uygun hale getirme mecburiyetimiz var. Bu değerlendirmelerim standarda ve estetiğe bir davettir.
Şehitlerimizin aziz hatıraları sıradanlaştırılmamalı ve o ruhu yansıtacak hassasiyet mutlaka gösterilmelidir.
Değerlerimize değer katmak ve onları sıradanlaşmanın sığlığından kurtarmak için, slogan ve görüntü kolaycılığından sıyrılmalı; üretime, düşünceye, standarda ve estetiğe alan açmalıyız.