Dünya değişiyor, şartlarda değişiyor. Dün bir ülkeyi elde etmek için savaştan başka bir yol bilinmezken, bu gün güçlü devletler savaşmadan, birçok ülkeyi, planladıkları “sosyolojik ve psikolojik hilelerle” kendi etki alanı içerisine olabiliyorlar. Silah kullanmadan, milyarlarca dolar harcamadan, kan akıtmadan yapılan bu işe “politik psikoloji” yönlendirilmesi deniliyor.
Google’ının, Apple’nin, Yandex’in veya Microsoft’un; “ürün pazarlama” görevi adı altında, çoğu kez danışman veya gönüllü kılığında hedef ülkelere etki ajanları gönderdiğini bu gün artık hepimiz bilmekteyiz. Bu etki ajanları önce o ülkenin sivil toplum kuruluşları ya da siyasi partilerinde kendilerine uygun çalışma ortamları ile ilişkilendirilirler. Sonra bu masum çalışma alanını kullanarak ilgili kişiler hedef ülkelerin “duygu haritalarını” çıkarıyorlar. Bu ünlü şirketlerin elemanları ürün pazarlama görevlisi olarak alana indiklerinde, dikkat çekmeden; kim kime neden kızıyor? Kim kime niye küfrediyor? Kim kimi niçin kıskanıyor? Kim kimi hangi sebeplerden öldürüyor? Bunları gözlemleyip tespit ediyorlar. Ayrıca; bizim ülkemiz için, özellikle Alevi- Sünni çatışma alanları nelerdir? Bir toplum nasıl çılgına döndürülür? Bir toplum hangi durumlarda öldürmek için birbirine girer, bir toplum nasıl yalana alıştırılır, aile nasıl parçalanır, ahlaksızlık nasıl ahlak haline! Getirilir? Bunları en ince ayrıntılarına kadar inceleyip irdeleyerek toplumun duygu haritasını çıkarıyorlar. Google’ının pazarlama müdürünün Türkiye’ye geldiğini ve izah ettiğimiz masum amaçları! İle ilgili bir siyasi partinin çalışma gurubuna dâhil olarak alana indiği duyumlarının da çokça konuşulduğunu burada, yeri gelmişken belirtmiş olalım!
İşin ilginç tarafı, bu etki ajanları bu önemli çalışmaları toplumun ve devletin gözü önünde aleni olarak yaparlar ve de hiç de dikkati çekmezler. Çiçek-böcek ile ilgili hazırlanan anket soruları arasına sıkıştırılmış ve anlaşılması mümkün olmayan sondaj sorulara verilen cevapları damıtarak istedikleri bilgileri kimsenin ruhu duymadan elde ederler. Bu bilgiler öncelikle bu alanda faaliyet yapan ABD’ ki CİA ve diğer on altı ilgili istihbarat kuruluşuna ve de aynı zamanda teknoloji ürünü pazarlayacak olan şirketlere parası karşılığı verilirler. Şirketler satacakları ürünlere hedef ülkelerin insanlarının duygusal yaklaşımlarına göre satış politikaları oluşturmak için bu bilgileri satın alırlar. Güvenlik teşkilatları ise hedef ülkelerde, o ülkelerin insanlarını kullanarak çıkaracakları isyanlarda, toplumun kutuplaştırılıp çatışma ortamlarının oluşturulmasında, milli çıkarlar söz konusu olduğu zamanda toplumsal refleksin oluşmaması için yapılacak çalışmalarda bu bilgilerden azami derecede yararlanırlar.
1956 yılında Ankara Tıp Fakültesini bitirip, Amerika’ya giden ve orada Virginia Üniversitesinde 40 yıl Psikiyatri hocalığı yapan Vamık Volkan bu çalışmaların bilimsel temellerini atan Türk insanıdır. Başta, Carter olmak üzere, Obama, Clinton, Bush gibi Amerikan başkanlarına da danışmanlık yapan Vamık Volkan’ın çalışma ve önerileri ile duvarlara yazılan “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazıları, biz Türk’üz dersek, onlarda Kürt’üz derler anlamsız bahanesiyle silinmeye başlandığını, “Andımızın” ise ülkemizde yargı eliyle engellendiğini düşünürsek, politik Psikolojinin ne kadar önemli bir toplumsal etki alanı olduğunu daha iyi anlarız.
Stanford Üniversitesinde okuyan bir öğrenciye hocası sorar; Yaz tatilini nerede geçirdin? Öğrenci İran’a gittiğini ve orada tatil süresince, İran toplumunun “duygu haritasını” çıkardığını söyler. Yetkili birimlerce hemen Beyaz Sarayın eğitim programlarına alınan genç ayni üniversiteden başka bir arkadaşı ile bu özel eğitimden sonra, “dijital-teknoloji aktivisti” olarak, Arap baharı denilen isyanları, sadece klavye ile yaptıkları ve duygu haritalarına göre yönlendirdikleri Arap toplumlarını kışkırtarak, Mısır da ve Suriye de çıkarmayı başarırlar!
Her sabah haberleri seyrederken neden bazı insanları gördüğümüzde kinlendiğimizi, onu boğmak istediğimizi, televizyonu kapattığımızı ya da bildiğimiz bütün olumsuz lafları ekrana doğru savurduğumuzu şimdi daha iyi anlamamız gerekiyor! Çeşitli dizilerde işlenen konular da aynen toplumun “duygu haritalarına” göre işleniyor. Her şey mükemmelen yapılan planlara uygun olarak yürütülüyor. Biz de zannediyoruz ki; eskiden olduğu gibi, düşman topunu, tüfeğini, gemisini alıp Çanakkale boğazına dayanacak, bizde bütün gücümüz ile ona karşı savaşacağız!
Böyle bir savaş olmayacağını, bilelim ve düşmanın kahır tuzaklarına düşmeyelim! Yoksa hiç yüz yüze gelmediğimiz ve yakından tanımadığımız ve de herhangi bir irtibatımız olmayan insanlardan, siyasilerden, yöneticilerden bizlerin bu kadar nefret etmesi ya da, onların bizleri bu kadar aptal yerine koyması tesadüfen olan olaylar değildir!
Ey devlet yetkilileri; bütün bu olanların farkında mısınız? Farkındaysanız önlemleriniz nedir? Geç kalmanızın maliyetini hesaplayabiliyor musunuz? Duralım ve çokça düşünelim!