Yerle gök arasında bir yerde sıkışıp kalmışız
Kısacık yaşamımızı uzun sanmışız
Öbür dünya için yaşıyorum diyenlerin
Bu dünyayı yok edişine dalmışız.
Ne çok özlemişim eski günleri bir çam ağacının kesilmiş yere düştüğünü gördüğümde! Hep çam ağaçlarının arasında gezdiğim günler aklıma gelir bir çam ağacını kamyon kasasında bulduğumda! Eski günlere gider, devletin ormanları koruması için kurduğu korucu ordusunu görürüm! "Ormanda tek bir ağaç kesilmesin!" diye korucuların yollara kurduğu pusular aklıma gelir. Kaçak kesilen ağaçları taşıyan araçlar yakalandığında mahkemeler ve günlerce konuşulan olayları duyarım bir çam ağacını yerde kesilmiş gördüğümde!
Hani babaannelerimiz yaralarımızı çam sakızıyla iyileştirmek için çaba sarfederdi ya, hani çam ağaçlarından topladığımız çam sakızlarını yarıştırırcasına "En çok ben topladım!" diye bağırırdık ya ormanın derinliğinde, hani o bağırmana bir karatavuk kuşu inadına "Benim sesim daha gür çıkıyor!" diye sallanan daldan uçtuğu gibi çamların arasından bir yarış arabasının çıkardığı sesle kaybolurdu ya işte, tam onları hatırladığında dön bir bak bakalım ormanlar yerinde duruyor mu?
Bir kayanın üstünde durup ormanı seyretmeyi, ormanın içinden gelen esintinin yüzüme vurmasını severim. O esintinin getirdiği çiçek kokusunu içime çekerim. Sessizliği dinler, sessizliğin ne kadar sesli olduğunu hissederim. Hele de gözünü kapatmışsam zamanlar arası yolculuk yaparım. Yetmişler, seksenler, doksanlar... Ormanların özgür yıllarında gezerim. "İşte huzur budur!" derim. Ne çalışma stresi ne geçim sıkıntısı ne yüreğinde kanayan yara... Hepsi bir anda yok olur aydınlıklarla!
Hani yayladayken öksürük tuttuğunda bir türlü öksüremediğinde balgam söktürmek için bundan bilmem kaç yıl önce çam ağacı kabuklarını kaynatıp bal ile tatlandırarak sana içiriyorlardı ya, hani ormana dalıp en çok Guguvak mantarını toplamak için çaba sarfederken sana yerlerini göstermeleri için danıştığın çam ağaçlarını hatırladığında bak bakalım danıştığın o ağaçlar yerinde duruyor mu?
Nedir bu orman düşmanlığı? Ne bu huzursuzluk? Nedir bu ormanda hayat bulanların körlüğü? Ne bu ormanı korumakla yükümlü olanların sorumsuzluğu? Arkadaş nedir bu ormanları yok etme isteğiniz, ne bu duyarsızlığınız? Nedir bu doymazlığımız ne? Allah aşkına biri bu yok etme planına dur demeyecek mi? Biri "Bu ne kadar ağaç kesimidir? Bu nasıl bir kesimdir?" demeyecek mi? Hep beraber susup yok oluşumu mu seyredeceğiz? Pişmanlığımızı gördükçe insanlığımıza mı küseceğiz? Yoksa çıkarlarımız için bıyık altı mı güleceğiz?
Yaylada dedelerimizin dişi ağrıdığında ve bir ilaç bulamadığında çam ağacının kabuğunu sirke ile kaynatılıp gargara yapmaya çalışıyordu ya, hani sen yayladaki evinin önünde ineklerin gelmesini beklerken çamların arasından çıkan Sarıkız'ı gördüğünde yüzünde beliren tebessümü hatırladığında dön çam ormanlarına bak bakalım yerinde duruyor mu?
Ne "Doğayı koruyalım!" diyenlerin sözüne bakıyoruz ne eski günleri hatırlayıp bir kere olsun analım o zamanı yaşayalım diyoruz! Bir küçük çıkar uğruna ne baba ne ana ne doğanın dediğini dinliyoruz. Göz göre göre yıkıyoruz, yok ediyoruz eskiye dair bir hatıra bırakmadan dümdüz gidiyoruz!
Bir düşün! O orman denizine bir daha giremezsen, çam ormanlarına bakıp "Doğanın tam da ortasındaydım!" diyemezsen, yağmur yağdığında o doğanın kokusunu bir daha hissedemediğin gibi yolunu, bahçeni sel alırken ormanın yerinde olmadığını anlayacaksın!
Ömer Kayaoğlu'nun yazdığı ve Volkan Konak'ın bestelediği "Ömer Maçka'ya Maçka'ya" türküsünü duyduğunda mı Maçka'nın çam ormanlarını hatırlayacaksın?
Dağlarında çam ormanı
Havası gönül dermanı
Dere boyunca dumanı
Siner Maçka'ya Maçka'ya
Ya çocuklarına ormanı bir daha gösteremezsen ya onu çam ormanlarında gezdiremezsen ya köyde evinin camından baktığında o eski hayallerindeki manzarayı göremezsen ya her yağmur yağdığında heyelan korkusunu yaşayacaksan ya artık baktığın tepenin ormanını hayal bile edemeyeceksen...
Bu bilinçsiz ve planlı ağaç kesimine sen dur demedikçe durmayacak! Sen çocukluğunu özlemedikçe çam ağaçları bir bir kesilecek!
Uyuma Maçka, ormanların elinden alınıyor!
Uyuma Maçka, ormanlarını Maçkalı yok ediyor!
Uyuma Maçka, kazandığın para hepimizin sonunu getiriyor!
Torunlarının kollarına ormansız bir Maçka bırakamazsın!