Bazen şaşıyorum yapılan işlere! Hani bir atasözümüz var ya, “Bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı bu taşı çıkaramamış.” diye. Hani bu söz söylendi mi gülüp geçersin, çok da ilgilenmezsin, ama sevgili kardeşim böyle bir olayla karşı karşıya geldin mi anlıyorsun bu sözün ne kadar doğru tespit edilerek söylendiğini! Belki sen de bir olayda bunu yaşamışsındır değil mi?
Geçen yılın 10 Kasım'ı... Maçka Hükümet Konağı önünde bulunan Atatürk büstüne çelenk koyup Atamızı anıp saygı duruşunda bulunmak için tören alanına biraz erken gittim ve orada gezintiye başladım. Bir an kendimi hükümet konağının yapıldığı …. yıllarda buldum. "Ne günlerdi!: diye içimden geçiriyordum ki bir ses “Hadi bu dikilen çamları biraz da sen sula!” diye seslenen büyüğümüzün elime hortumu vermesiyle kendimi çamları sularken görüyorum.
Maçka’nın o yıllardaki hali içinde geziyorum. Hükümet Konağı arkasından değirmene harkın içinden giden suyun sesini duyuyorum. Hükümet Konağı önünden dereyi görüyorum, tek bir bina yapılmamış. Boş bir alan. Suladığım çamlara bakıyorum, devasa büyümüşler. O zaman da demiştiler "Bunlar Amerikan Sekoya ağacı; suyu sever, suyun yanına dikilirse çok hızlı büyürler!" diye. Haklı da çıktılar ve sekoyalar çok hızlı büyüdüler.
Tören için kalabalık artmış olacak ki onların sesi ile girdiğim zaman tünelinden çıkıyorum. Suladığım büyük çamın önünde bir tabela dikkatimi çekiyor. Yavaşça yanına yaklaşıyorum, cebimden çıkardığım kağıt mendille tabelayı siliyor ve okumaya başlıyorum. Gözlerime inanamıyor ve bir daha okuyorum, sonra bir daha okuyorum. Doğru okuduğuma emin olduktan sonra "Böyle bir şey nasıl olur?" diye içimden geçiriyorum.
Tabelada, yaklaşık yaşı 350 yıl yazıyor. Benim dikildikten sonra suladığım çam çok bilir bir kişi tarafından bir anda 350 yıllık yapılmış ve anıt ağaç olarak da tescillenmişti. İnanılır gibi değil. "Böyle bir yanlış nasıl yapılır?" diye içimden geçirirken bir taraftan da "Hadi böyle bir yanlışlık yapıldı. Hükümet Konağından bir Allah'ın kulu da çıkıp bir yanlışınız olmasın? Bu ağacın böyle bir yaşı olması mümkün değildir!" dememiş. Ne tuhaf değil mi?
Üstelik belki de bu tabela bir törenle dikilmiştir. Öyle ya 350 yıllık anıt bir ağaç herhalde biri tabelayı yazıp gizlice dikip gitmediğine göre bir tören yapılmıştır. Geldiğimiz hali görüyorsunuz değil mi? Ne kadar duyarsız ve ne kadar ilgisiz bir toplum haline geldik! Buna mı üzüleyim, bu tabelayı diken kurumun başındaki insana mı üzüleyim, bu olaya duyarsız kalan biz Maçkalılara mı üzüleyim şaşırdım!
Bir kurumda çalışıyorsun ve endemik olmayan bir ağacın anıt ağaç olmayacağını bil be kardeşim! Yaptığın işe saygın olsun. Biraz çalış, biraz araştır, öğren! Anladık oraya nasıl geldiğini, ama biraz çaba sarf et be kardeşim! Amerika Sekoya ağacının Türkiye’ye hangi yılda girdiğini bil be kardeşim! Şimdi bu diktiğin tabeladan hiç mi utanmayacaksın? İnsanları yalancı çıkardın! Bu yüzden atışan insanlar gördüm "Devlet bunu yanlış yazar mı?" diye! Kurumunu düşürdüğün bu hali hesaba katmıyorum bile! Belki de daha nice yerlere bu tabeladan dikmişsindir, değil mi?
Neyse bu yanlışı görür görmez Kaymakam Bey’e çıktım ve küçük bir özetle bu olayı anlattım. Sağ olsun, çok duyarlı davranarak hemen kuruma bir yazı eşliğinde mevcut yerin eski resmini gönderdi. Bilin bakalım ne oldu?
Aylar geçmesine rağmen yazıya cevap vermediler. Kaymakam Bey’in tayini çıktı, gitti ve onlar hâlâ yazıya cevap vermedi. Ben de yeni gelen kaymakam beye kurumun duyarsızlığını ve olayı tekrar anlattım.
Sağ olsun kendisi hemen bir yazı hazırlatarak gerekli makama gönderdi. Bakalım bu yaptıkları yanlıştan onları vaz geçirebilecek miyiz? Yoksa duyarsız davranmalarına, kurumu küçük düşürmelerine ve insanlara yanlış bilgi vermeye devam mı edecekler. Zaman gösterecek!