Tuhaftır, bu sabah çok erken kalktım! Her tarafımda kitap varken içimden bir türlü okumak gelmiyor. Oturduğum koltukta manzarayı seyretmek, doğan güneşin ağaçlara vuruşunu ve perdenin arkasından sızarak oturduğum koltuğa doğru yavaşça yaklaşmasını izliyorum.
Güneşin aydınlatması artık yüzüme vurmuş, beni uykudaymışım gibi iç sessizliğime büründürmüştü. Artık manzarayı göremiyordum. Bir güç beni koltuktan havalandırarak gitmek istediğim yere götürüyordu.
Sizin için ne anlama geliyor bilmiyorum, ama benim için tarihi bir cinayet olarak gördüğüm Trabzon Ortahisar Belediye ve Kaymakamlık binasının yerinde MS 130 yılındayım! Yani 1890 yıl önce orada olan Hadrian Limanının surlarının üstünde yürüyorum. Surların yanında bulunan kuleye tırmanıyorum. Kulenin üstünden uzaktan gelen gemileri görüyor, bayraklarını seçmeye çalışıyorum.
Şimdi ise bulutların arasından Maçka vadisine bakıyor, Zigana dağının eteklerine yaklaşıyorum. İncil'deki Vaftizci Yahya Peygambere adanmış olan ve yıllarca ilgilenmediğimiz ve yıkılmaya terk ettiğimiz MS 270 yılında yamaca kayalarla inşa edilen Vazelon Manastırına bakıyorum. O tarihteki yaşamı görüyor, yavaşça önüne doğru iniyorum. Manastırın kuzey bölümünde bulunan cennet cehennem ve kıyamet gününü gösteren freskler yeni yapılmış. Oradaki topluluk bu tefsiri hayranlıkla izliyor.
Artık Maçka Galyan vadisine doğru ilerliyor, bir kartalın bakışıyla o vadinin tüm güzelliklerini görüyorum. Asıl adının Peristera olan ancak biz Kuştul Manastırı diye adlandırdığımız manastırın 1904 yılında çıkan büyük yangından önceki halini hayranlıkla izliyorum; harika görünüyor. İnsanlar, ulaşımı zor olan manastırın tek kapısından içeri karınca yürüyüşü gibi kıvrım kıvrım giriyorlar. Vadiye hakim olan bu manastırın bir benzeri daha var mı diye düşünüyorum!
Oturduğum yerde gözlerim kapalı ve güneşin yüzümü ısıttığını hissediyorum. Ancak bu yolculuktan kopmamak için gözlerimi açmıyorum. Kulağıma harika bir müzik geliyor. Salonda yeni yapılmış tahta koltukta oturuyorum. Salon tıka basa dolu. Etrafıma bakıyorum, şık giymiş kadın ve erkekler! Sahnede Trabzon Filarmoni Orkestrası yerini almış. Birden sessizlik oluşuyor, alkışlar arasında şef Andreas Hindas sahneye geliyor. Artık konser başlamıştı 1906 yılında yapılan ve 1958 yılında yıkılan Trabzon Opera binasında!
Oturduğum yerde güneşin yüzümü ısıtmasına rağmen tir tir titremeye başladım. "Trabzon'a bu kadar ihaneti nasıl yapmışız!" diye düşünüyorum. "Şehir kültürü, tarih kültürü, şehirde yaşayanların elbirliğiyle nasıl olur da yerle bir edilir!" diye titriyorum güneşin yüzümü ısıtmasına rağmen!
Isınmak istiyorum; Trabzon'da Avni Aker'de olmak istiyorum o heyecanı yaşamak için! Şenol'u, Turgay'ı,Kadir'i, Necati'yi, Cemil'i seyrederken rakip takımın bir devre boyu kalemize gelemeyişini, Şenol'un oyundan soğumaması için altı pasın içinde sağa sola koşmasını tekrar görmek istiyorum!
Yavuz Selim sahasında idman yaptıktan sonra Faroz'a inip oradan denize girmek, kumda ayağımla çizdiğim çizgilerin dalganın gelmesiyle yok oluşunu seyretmek istiyorum! Denizde bulunan üç kayanın üstüne çıkarak arkadaşlarımın kayaların üstüne çıkmaması için onlarla yaptığım mücadeleyi istiyorum!
Annemle beraber Uzunkum'da bulunan gazinoya gidip iyi bir gün geçirmeyi, ertesi gün de Emperyal Gazinosunun ön balkonunda bana vuran rüzgarı yüzümde hissederek Ganita'da bulunan 'tombul kaya'ya bakarak çay içmek istiyorum!
Uzunkum'a gidip saatlerce kumda top oynadıktan sonra arkadaşlarımla denize girmek ve akşam güneşini Yoroz burnunda batırdıktan sonra ıslak mayo ile eve dönmek istiyorum!
Ertesi gün küçük limanda bulunan 'paket kaya'dan Arafilboyu'ndaki arkadaşlarımla denize atlamak, kayalardan çıkardığımız midyeyi paslı bir tenekenin üstünde pişirmek istiyorum!
Arafilboyu'nda bulunan evimizden çıkıp Meydan'dan Trabzon Ticaret Lisesine giderken bindiğim elli altı chevrolet dolmuşa binmek, o parke yollarda ilerlerken hiç sarsılmadan tekrar gitmek istiyorum! Okulun bahçe kapısından okulun içine kadar olan yürüyüş yolundan ilerlemek istiyorum!
Maçka deresinde bulunan Meksila gölü, Mezbaha gölü, Santral gölü, Kazan gölünde yüzmek ama saatlerce yüzmek istiyorum! Meksila piknik alanında oturup dereye bakmak, tahta köprüden geçerek yolun kenarında bulunan etçilerde et yemek istiyorum!
Yüzümde güneşin sıcaklığını hissetmeyince gözlerimi açtım. Bir bulut, güneşi saklamak istemiş olacak ki arkasına almış göstermemek için direniyor. Bana bakışından anlıyorum 'Sana güneşi göstermeyeceğim!' diye. İşte bu Trabzon şehri, ne çekmişse bu bulutlardan çekti!