Gazetelerin gidişatı nereye varacak?
Bu soru üzerinde kafa yoranlar son olarak yaşanan "Hürriyet gazetesinin Demirören Grubuna satışı"nı düşünebilirler.
Özellikle iletişim alanındaki teknolojik gelişmeleri dikkate alanların bu konudaki yorumu önemli...
Ben de onlara katılanlardanım.
Biliyorsunuz, "sanal ortam"da her kişi, en kısa yoldan istediği/arzuladığı ortamla görüntülü konuşabiliyor, bir olayı canlı izleyebiliyor.
Bu teknolojik gelişme; sadece yazılı basının/gazetelerin değil, görsel medyaya/televizyona da rakipler yarattı.
Yarış kulvarları açtı.
Akıllı telefonlar, tabletler dünyamıza gireli beri kullanan her kişi tanığı olduğu bir olayı tüm dünyaya anında, 10 saniyeden daha kısa süreçte duyurabiliyor.
Kişiler isteseler böyle bir olanakla kendileri için "özel gazete" yapabiliyorlar da...
Ne gazetenin kağıt derdi...
Ne matbaa, ne basım, ne dağıtım dertleri...
Yani, bugün yayımlanan gazetelerin geleceği konusunu şimdiden konuşma/tartışma zamanı... Hatta geçiyor bile...
***
Aydın Doğan'ı 1960'larda Sultanahmet'teki İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'de öğrenci olduğu günlerde tanıdım. Trabzonlular grubu olarak Aydın Doğan'ı öğrenci derneği yönetim kurulu listesine yazan arkadaşımız Ergin Şahin'i desteklemiş ve seçimi kazanmasını sağlamıştık.
Aydın Doğan yaşama daha o dönemden itibaren aktif olarak atılmış bir kimlikti.
Diyebilirim ki; matbaaya, kâğıda, dağıtıma, bayiye, satışa bağlı yazılı medyanın durumunun daha da sorunlu olacağını görerek bu alandan uzaklaştı.
Grubuna dâhil, Hürriyet, Posta, Fanatik gazetelerini ve tv'leri sattı.
Bu bir öngörülülük...
Bu bir cesarettir ayrıca...
Ama en önemlisi, önüne çıkarılan bin bir sorunun yarattığı sıkıntı ve üzüntülerin bu satışta büyük rol oynadığını bilmemiz gerekir.
Aydın Doğan, mesleksel açıdan gelecekte ufukta doğacak sorunları elbette görüyordu. Ama -kendine özgü- Türkiye siyasetinin önüne çıkardığı yayın sorunlarını aşmakta yaşadığı sorunlara rağmen basın dünyasını çoktan bırakabilir, terk edebilirdi.
Etmedi, direndi...
Sonuç ortada...
***
Aydın Doğan'ın bu son kararını; sanal ortam iletişim olanaklarının gelecekte yazılı/basılı ve görsel medyayı direkt tehdit ettiğini, tüketeceğini görerek aldığına inanıyorum.
İsabetlidir...
Bir yenilgi değildir, ama yalnızlık var ortada...