Göreve ilk başladığında her kesimden hepimizin takdirini kazanan Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’yı, son zamanlarda eline aldığı kağıtlardan, okuduğu demeçlerinden adeta tanıyamaz hale geldik! Ne diyordu Sayın Koca?
“Birileri Çin ile yapılan anlaşma için, ‘100 milyon değil 50 milyon diyor’ anlaşılan karalama kampanyası başlatmışlar. Bugün ‘Çin’den aşı gelecekti, nerede?’ diye soranlar, dün Çin ile aramızda hassas konuları kaşıyarak ilişkilerimizi bozmaya çalışıyorlardı. Başarılı olduklarını söyleyemem ama hasar verdikleri kesin.”
Yani demek istiyor ki Sayın Bakan; biz Çin ile ne güzel anlaşmıştık, siz ey bazıları, şimdi sırası mıydı Uygurlardan, zulümden, işkenceden, bahsetmenin! Çinliler Türklerin evlerine Çinli erkekler yerleştiriyorlarmış, milyonlarca Türk’ü çalışma kaplarında asimile ediyorlarmış, güzelim Türk kızlarını Çinli fare suratlılar ile zorla evlendiriyorlar sözlerini seslendirmenin ne anlamı vardı ki!
Hem Doğu Türkistan bize çok uzak, bize ne onlardan demeye getiriyor!
Bir zamanlar Rahmetli Özal’ın, Azerbaycan Türkleri için; “Onlar Şii, biz sünniyiz.” dediği gibi!
Türklüğün beşiği olan Türkistan’ın Bat bölümü, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan Ruslar tarafından işgal edilerek asırlarca sömürülmüş ve kültür soykırımına tabi tutulmuştur. 1990 yılından sonra bağımsızlıklarına kavuşan bu ülkeler; gece gündüz yüzyıl çalışsalar Rusların bıraktıkları tahribatı ancak düzeltebilirler!
Türkistan’ın doğusu ise Çinliler tarafından işgal edilip, burada yaşayan öz kardeşlerimiz Uygur Türkleri, bu güne kadar tarihin şahit olmadığı en alçak katliamlara maruz bırakılmışlardır! İffetleri, namusları çiğnenmiş, insanlık onurları ayaklar altına alınmış, akla-hayale gelmeyen işkencelere tabi tutulmuşlardır!
Dün Suriye’de, Bekea vadisinde, elleri arkasında-çok özür dilerim ama- Ermeni uşağı Artin Agopyan ile teröristleri denetleyip, vakti kalınca da Türkiye’ye uğrayan, kanal bir kanal gezerek, iktidara “akil adamlık” raconu kesen Perinçek efendi ve onun gibi düşünenlere göre ise, bütün bu anlatılanlar batılı ajanların uydurma yalanlarıymış!
Hatta daha da ileri gidilerek; bu konu ile ilgili konuşup yazılanlarla ilgili; “Bunlar, Rusya ve Çin ile kurduğumuz stratejik işbirliğini bozmak isteyenlerdir.” kehanetinde bulunabilmişlerdir!
Demek; kızı esir edildiği için yakalanan ve Türklerin mukavemet gücü kırılsın diye; elleri ve kulakları kesilerek, şehir bir şehir teşhir edilip, sonunda kurşuna dizilen, Doğu Türkistan’ın kahraman komutanı Osman Batur, şehadetinden önce, boşuna mı? “Ben ölsem bile, milletimin mücadelesi devam edecektir.” diye haykırmıştı!
Gözleri görmediği halde, gök bayrağı elinden bırakmayan Doğu Türkistan’ın efsane liderlerinden İsa Yusuf Alptekin; “Bu dava; bir doğu Türkistanlı olarak bir doğu Türkistan davasıdır, bir Türk olarak Türklük davasıdır, bir müslüman olarak İslam davası ve bir insan olarak insanlık davasıdır, Allah için bu davaya hizmet edin.” lafını boşuna mı söylemişti!
Mehmet Emin Buğra, Abdülhamit Çolpan, müzik olsun diye mi! yıllarca söylenip sızlanmışlar!
Rabia Kadir, Çin öyle istedi diye, mücadelesini Türkiye de değil de Amerika da meşhur olmak için mi! vermek zorunda bırakılmış!
Hayır beyler, sizler bilmek ve görmek istemezseniz de, Uygurlar kadim bir Türk boyudur, bu gün kendi öz vatanlarını sevmelerinin bedelini Filistinliler gibi, çoluk-çocuk, genç-ihtiyar, ve kadınları ile birlikte her gün onlarcası canları ile ödüyorlar!
Camileri yıkılıyor, Ramazan’da sahura kalkanlar tespit edilip kurşuna diziliyor, öz evlatları ellerinden alınıp mankurtlaştırmaya çalışılıyor, bunu bütün dünya görüyor, duyuyor ama sadece Türkiye duymuyorsa, üstelik sağlık bakanımız; Çin’in yaptıklarını değil de, bu yapılan zulümlerim anlatanları suçlu olarak ilan ediyorsa, insana sorarlar; bunları söylerken, hiç mi vicdanınız sızlamadı?