Masum ve onurlu bir milletin, dünyanın gözü önünde, canavarca duygular ile işgale başlanmasının bu gün beşinci günündeyiz. Bizler her zamanki gibi günlük hayatımızı yaşıyoruz ama Ukraynalılar her zamankinden farklı olarak bir anda mahzenlerde ve sığınaklarda, zor hayat şartlarında yaşamaya mahkûm oldular. Savaşabilecek güçte ve kabiliyette olanlar ise, dondurucu soğuklara aldırmadan ve Rusların gücüne asla denk olmayan imkânlar ile vatanlarını savunmaktadırlar.
2014 yılından itibaren planlanmaya başlanan bu vahşi savaş hazırlıkları, Ukrayna’nın bütün feryatlarına rağmen Amerika ve Avrupa devletleri tarafından ciddiye alınmadı. Silah istekleri göz ardı edildi. Yetmedi en azından kendimi korurum diye NATO’ya girme istekleri de; Amerika’nın kendi emperyalist çıkarlarını tasarımlamak için dikkate alınmadı ve bilinçli olarak sürüncemede bırakıldı. Zavallı Ukrayna bilmiyordu ki; NATO’ya üye olmak onu kurtaramayacaktı! Çünkü NATO en eski ve en sadık üyesi Türkiye’den onun istediği Petriot Füzelerini söküp getirmişti de, Türk hava sahasını Rus saldırılarına karşı savunmasız bırakmıştı! Bunun neticesinde de bizi kadim düşmanımız Rusya’dan “hava savunma sistemleri” almaya mecbur bırakıp, ardından da onları kurup işletmemizi engellemişti!
Azılı diktatör ve gizli servislerde ve operasyonlarda pişerek devletin başına gelen Putin, zihin arkasındaki “eski Sovyet imparatorluğunu” yeniden canlandırmak için kolladığı fırsatın geldiğine inanarak, Amerika’nın ve batının uyuşukluğundan yararlanıp önemli bir hamle yaptı. NATO’nun doğuya doğru daha fazla ilerlemesini durdurmak için, bağımsız bir devlet olmasını bir türlü hazmedemediği Ukrayna’yı işgal planını uygulamaya koydu. Önce Donetsk ve Luhangsk bölgelerindeki ayrılıkçılara Ukrayna tarafından baskı yapıldığını iddia ederek bu bölgeye 120 bin asker, yüzlerce tank, top, füze, zırhlı araç ve uçak yığdı. Dünyaya da her zamanki yüzsüzlüğü ile bizim işgal gibi bir niyetimiz yok, batı kışkırtma yapıyor diyerek dünyayı bir güzel uyuttu. Ardından orantısız bir şekilde ve en acımasız silahlarla bağımsızlıklarını ilan ettirip tanıdığı bölgelerin dışında da, Ukrayna’nın bütün havaalanlarını, limanlarını, şehirlerini ve askeri üstlerini bombalamaya başladı. Kadim Türk yurdu olan Kırım’ı da 2014 yılında işgal ettiği zaman dünya yine sessiz kalmış, yaptırım denilen “devede kulak” misali uygulamalar ile bu azgın “Ayı’yı” durdurabileceklerini zannetmişlerdi ama bu yaklaşım hiçbir işe yaramamıştı! Bu gün alınan yaptırım kararlarının da yaramayacağı gibi!
Türkiye’nin hemen burnunun dibindeki bu ağır savaş ortamı bizi çok yakından ilgilendirmektedir. Bir taraftan teknoloji transferi ile ürettiğimiz yüksek nitelikli silahları (İHA-SİHA Vb.) satıp, buğday ithalatımızın %30’unu gerçekleştirdiğimiz ve her yıl 2 milyon turistini ağırladığımız Ukrayna; diğer yanda, buğday ithalatımızın %70’ni yaptığımız ve meyve –sebze ihracatımızın en büyük alıcısı ve dahi 4 milyon turistini ağırladığımız Rusya.
Kararlarımızı, dış politikada; devamlı dostlukların ve de düşmanlıkların olamayacağı gerçeğine göre, önce milletimizin çıkarlarını ve yarınlarını düşünerek vermek zorundayız.
Devlet aklı ile hareket etme mecburiyetimizin olduğu çok hassas bir dönemden geçmekteyiz. Türkiye Cumhuriyetini şekillendirip, onun geleceğini başarılı diplomatik hamleler ve Lozan, Montrö gibi önemli anlaşmalar ile garanti altına alan devletimizin kurucu liderlerine ne kadar teşekkür etsek azdır. İşte Türkiye’nin tamda sırat köprüsünden geçme ile sınanacağı bugünkü durum karşısında Montrö Boğazlar anlaşması devletimize büyük bir avantajlar sağlamaktadır. Dün bunun avantaj değil aleyhimize olduğunu söyleyenler, bugün bu anlaşmanın her satırının arkasında olduğumuzu beyan ederek bir gerçeği kabul etmiş oluyorlar! O da Montrö’nün Türkiye için vazgeçilmezliğidir. Ne ilginçtir ki; dün bunu savunarak devlet aklı ile hareket edilmesini isteyen yaş ortalaması seksen olan bir gurup emekli subay, darbecilikle suçlanıp hala mahkemelerde süründürülmektedirler! Hangisi doğru, anlamak mümkün değil!
Rusya; batının ve Amerika’nın stratejik hamle yetersizliğinden dolayı, Ukrayna da her zamanki planını uygulayarak, V. Zelensky’i iktidardan indirip, Moskova yanlısı bir kukla hükümet kurdurup işi bitirmek isteyecektir. Rusya’nın bu son caniliği mutlaka cezalandırılıp, Ukrayna da burnu yere sürtülmelidir! Her şeye rağmen geç kalınmış değildir. Eğer bu yapılamaz ise bundan en büyük zararı Türkiye ve Türk dünyası görecektir! Çünkü Rusya Orta Asya da zengin yeraltı ve yer üstü kaynaklarına sahip Türk devletlerine güçlü bir mesaj göndermiş olup, sıranın onlarda olduğunu ilan etmiş olacak! Nitekim işgalin başladığı daha ilk günde, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i Moskova’ya çağırarak, onunla şampanya patlatıp, bu sinsi niyetini gayet ince bir diplomatik hamle ile ortaya koymuştur! Türkiye ile Suriye’de, Libya’da, Karabağ’da bilek güreşi yapan Rusya için unutulmasın ki; nihai hedef her zaman gibi Boğazlardır. Batının burnunun dibinde bu kadar vahşi bir işgali durduramayan dünya, Orta Asya’nın derinliklerindeki Türk ülkelerine Rusya’nın saldırısının farkında bile olmayacaktır!
Dünya; cık, cek, cak’lar ile günlerini heba ederken; Rusya hedeflerinin üzerinde BUUUM diye patlamaktadır! Hepsi bu!