Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de koronavirüs salgını bütün şiddetiyle devam ediyor. Salgının başından beri korunmak için en önde gelen üç olgu değişmedi; maske, mesafe, hijyen.
Fakat ne üçlü tedbir yeterli oldu ne de etkili bir ilaç geliştirebildi. İnsanlık bütün teknolojik imkanlarına ve her zaman çokça övündüğü aklına rağmen belki de bütün tarihi boyunca bu kadar çaresiz bir durumda olmadı. Bu çaresizlik bütün insanlığın çok hızlı bir şekilde aşı geliştirme yoluna gitmesi mecburiyetini doğurdu. Bu salgın ortamında yaşanan sıra dışı gelişmeler bütün dünyada olduğu gibi insanımızda da birçok konuda olduğu gibi aşı konusunda da kafa karışıklığı ve güvensizlik duygularını doğurdu maalesef.
***
Yaşanan bu olağanüstü süreçte doğru kararlar verip doğru hareket edebilmek için her şeyden önce doğru bilgiye ulaşmak hayati derecede önemlidir.
Özellikle komplo teorilerine temkinli yaklaşıp itibar etmemek gerekir. Bazen bu komplo teorileri öylesine akıllıca kurulur ve olağanüstü durumlarda oluşan boşluklar öylesine ustalıkla doldurulur ki en mantıklı insan bile şüpheye düşüp o düşünceye eğilim gösterebilir. Son zamanlarda bu komplo teorilerinin geliştirilmeye çalışılan aşılar üzerinden yürüdüğünü görüyoruz.
***
Bir aşı geliştirilmesi için öncelikle ön klinik aşamadan geçirilir. Bu aşamada insan deneylerine başlamadan önce aşı çeşitli güvenlik testlerinden geçer ve hayvanlar üzerinde denenir. Daha sonra Faz 1, 2 ve 3 evrelerinde insanlar üzerinde test edilir. Normalde bu safhalar yavaş ve normal seyrinde ilerler. Fakat içinde bulunduğumuz salgın şartlarında zaman çok önemli. Bu ortamda aşı geliştiren ve zaman kazanmak isteyen bazı şirketler birkaç aşamayı aynı anda test etti. Örneğin Pfızer, Bıontech ve Sinovac şirketleri aşılarının deneylerini farklı yaş gruplarına, farklı dozlarda aynı zaman diliminde yaptı. Bu günlerde yapılan aşı tartışmalarının zemininde hızlandırılmış sürece yapılan eleştiriden başka haklı bir eleştiri yok.
Sürecin hızlandırılmasının altındaki neden insanlığın bu salgın karşısında çok hızlı davranması gerektiği gerçeğidir. Bu gibi durumlarda bazı safhaların hızlandırılması kadar makul ve mantıklı başka bir çözüm olamaz elbette. Her gün bu salgın nedeniyle ülkemizde yaklaşık 200 ölümün olduğunu düşünürsek zamanın ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır.
Fazların hızlıca geçilmesi konusundaki makul soru işaretleri ve tıp adamlarının açıkladığı olabilecek bazı yan etkilerin dışında komplo teorilerini besleyen diğer bütün iddialar tam anlamı ile hezeyandır.
İnsanlarımız bu durumda karar verirken konu hakkında kulaktan dolma bilgiden başka bir bilgi ve öngörüsü olmayan insanlar yerine yetkin bilim adamlarının önerilerine kulak vermelidirler. Türkiye bilim alanında yetişmiş insan kaynağı açısından yeterli bir ülkedir. Ben uzmanlığın ne denli değerli olduğunu bilen bir hekim olarak konu hakkında yetkin uzmanların önerilerini takip ediyorum ve bütün milletimize aynı şekilde davranmayı öneriyorum.
Bu konuda millet olarak gurur duyduğumuz Prof. Dr. Aziz Sancar’ın söylediklerine kulak verelim; "Şimdi Türkiye'de olsaydım kuyruğa girer, Sağlık Bakanlığımızın temin ettiği aşıyı yaptırırdım. Halkımızın Türkiye'de halihazırda mevcut olan aşıyı kullanmasını ve sağlık uzmanlarından başka hiçbir kimsenin sözünü dinlememelerini tavsiye ederim".
Unutulmamalıdır ki bu konuda verilecek karar hayati derecede önemlidir. Bu derecede önemli bir konuda yapılacak olan en tutarlı davranış konu hakkında yetkin uzmanların söylediklerini yapmak ve bilimin ışığından ayrılmamaktır.