İnsanlık yaratıldığı günden bugüne kader olduğu gibi bugünden sonrada en çok adaletin tesisini, isteyecek ve bekleyecektir. Her adli yıl açılış törenlerinde, hukuk veya adaletle ilgili bir çalışma olduğun da çokça söylenir. “Adalet mülkün temelidir” gibi çok hoş ve ideali sözleri duyarız. Adalet herkese lazım.

Misafir olarak katıldığım ‘Bilimin Işığında Adalet’ konulu adli tıp kongresinde ‘Geciken adalet; adalet değildir ’bu cümle birçok kişinin duygularına tercüman olmuştu. “Geciken adalet; adalet değildir! Mahkemelerin etkinliği ile verimliliğinin artırılması, özellikle yargılama sürelerinin kısaltılması, yaşamsal bir öneme haizdir…"

Yeni anayasa tartışmaları ekseninde ciddi adalet endişelerinin de dile getirildiği bir güncel konjonktür içinde “Türk yargısı; insan haklarına, temel hak ve özgürlüklere saygı fikrini aklına; bağımsızlığın gücünü kararına; tarafsızlık ve adalet duygusunu yüreğine kazımış gerçek hâkim ve savcıların sırtında yükselecektir.” sözü daha şimdiden yüreklere su serpiyor ve kendileri sosyal-toplumsal sorunlara yüksek hukuk ciddiyeti içerisinde ama son derece de duyarlı, hassas yaklaşan; vicdanlı ve aydın bir hukuk insanı olarak öne çıkıyor. Çok sevdiğim bir dostumun naklettiği akıllara durgunluk veren bir hukuk olayını satırlara taşımak istiyorum.

Şimdi kadim dostumun hoşgörüsüne sığınarak ben de kendi okurlarıma aktarıyorum: “Trabzon’un ilçelerinin birinde kurdukları kooperatifle tarım bakanlığına süt sığırcılığı projesine girişilir. Devletin kendilerine tahsis ettikleri yetimin, fakirin ve yoksulun hatırı sayılır parasıyla bir mandıra kurulur. Üretim, istihdam, doğal ve yöresel ürünlerin üretilmesi amacıyla tesis faaliyete başlar. İki üç yılda koskoca üretim tesisi iki kafadarın maharetiyle yerle bir olur. Ortada yüzlerce mağdur, bükük bir enkaz ve mağdurlar olayı mahkemeye taşır. Yıllar yılları ve yıllar yılları kovalar asliye sulh mahkemesi dört yıl sonra davayı bir üst mahkeme ağır ceza mahkemesine taşır. Tam dört yılda karar sadece üst mahkeme olur. Üst mahkeme olan ağır ceza da bakalım ne kadar sürer. İnsanlar hastalanır aileler, eşler ve çocuklarla birlikte birçok esnaf mağdur edilir. Bilirkişi raporları, deliller, ispatlar, şahitler, belgeler ve teknik raporlar ortadayken! Mükemmel tesisi çökertenler mahkeme kararını verene kadar işlerini görürler. Belki de yatırımlarını mahkemeden kaçırmak için yurtdışına bile transfer etmiş olabilirler. İşin doğrusu adalet gecikiyor. Ağır ceza mahkemesi bakalım ne kadar sürer.

 “Adaletsizliğin de Bir Yaptırımı Olmalı”

“Adalet ve adaletsizlik toplumumuzu ilgilendiren en önemli kavramlar ve gerçektir. Maalesef yaşadığımız yüzyılda adalet kavramının hiç de anlamına uygun kullanılmadığını görmekteyiz. Yüz yıllar boyu insanlığa huzur ve güveni adaletle tesis etmiş bir milletin evlatları olarak kendi içimizde bugün çelişkilerle boğuşmaktayız.

Adalet hakkı teslim etmek ve kim olursa olsun eşit davranış ve eylemde bulunmaktır. Adalet, her şeyi layık olduğu yere koymak, doğru hüküm vermek ve haksızlıktan uzak durmaktır. Adaletin karşıtı ise zulüm, haksızlık, adam kayırmak gibi kötü davranışlardır. Yani özetle adaletsizliktir.

En yüksek erdem sayılan adalet, akıl ve vicdan unsurlarından oluşur. Aklı ve vicdanı olmayan kişi ve toplumların sonu hüsrandır. İlkel adalet, uygar adalet, denkleştirici adalet, dağıtıcı adalet, sosyal adalet, ilahi adalet gibi değişik türleri vardır. Adalet, birçok noktada eşitlik, ahlak, ölçülülük ve hakkaniyet kavramları ile kesişir.

 Yukarda hikâyesinin bir kısmını aktardığım arkadaş bir seferinde sırf mahkemeye git geleden usanır hakimin dikkatini çekmek için; kendi ifadesiyle hakime “Geciken adalet; adalet değil ve zalime merhamet mazluma ihanettir” sözünü söyler ve hakimde kendisine Ben kadımayım diye çıkışır. Bilemiyoruz, fakat belki de davaya kadı baksaydı hüküm verilmiş olurdu!   

Adaletin özellikleri ise, emanetleri korumak, dürüstlük, güvenilirlik ve adaletli olmaktır. Bu özellikler ahlaklı bir insanda bulunması gereken en temel özelliklerdendir. Böylesi güzel özelliklere sahip kişilerin çoğalması toplumsal hayat açısından son derece önemlidir. Çünkü adaletin olduğu yerde barış, huzur, mutluluk, sevgi, saygı ve güven de olur. En büyük emanetse can emanetimiz ve toplum hakkıdır. Bugün bireysel haklardan çok toplum hakkı, kitlelerin hakkını korumak noktasın da çok daha dikkatli ve temkinli olmamız gerekiyor.

Günümüzde uzun yıllar süren hak arama mücadeleleri nedeniyle kamunun malına çökmüş girişimci müsveddeleri elini kolunu sallayarak geziyor.

Adalet kavramını irdeledikten sonra şimdi gelelim adaletsizliğe. Zaten toplumumuzu da ilgilendiren ve gündemden hiç düşmeyen en önemli konulardan birisidir adaletsizliktir. Doğaldır ki adalet duygusu gelişmemişse ya da iyi uygulanmıyorsa devreye adaletsizlik girmiş olur. Yani bir şeyin eksikliğini onun tezattın oluşturan başka bir şey otomatik olarak karşılıyor ve dolduruyor. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi bir kooperatif üzerinden bakanlığı kullanarak milletin parasını alarak iç ettiler. Üretsinler diye devletin sunduğu o güzelim imkanları cebine indirerek sonrasın dada hazineye ait olan işletmenin arazisine çökmeye çalışanları için adalet gecikmemeli. Beş yıl gibi uzun bir süre mahkeme sonrası ağır cezanın yolu görünse de geciken adalet adalet değildir.

Beş yıl gibi uzun bir süre çekilen çiler, sıkıntılar, kahırlar ve sonrasın karar veremedik alın size ağır cezanın yolları. Devletin bakanlığı üretin kazanın devlete millete faydanız olsun. Siz kazanın, verginizi verin diyor onlar devletin malına çöküyor, yetmiyor hazinenin malına çökmeye çalışıyor. İyi ki namuslu insanlar var. Artık adaletin tecellisini ağır ceza mahkemesinden bekleyeceğiz.

Adaletsizlik, en kötü eylemdir. Toplumu kaosa sürükler, beşerî ilişkileri bozar, ruh sağlığımızı tehdit eder. Adaletsizliği çözmenin en iyi yolu adaleti doğru uygulamaktan geçer. Adaletli olması gereken her konuda adaletsizlik yapan her görevli kim olursa olsun mutlaka bir yaptırımla karşı karşıya kalmalıdır ki, bir daha da bu eylemi yapmasın. İşte o zaman adaletten söz etmek mümkün olur. Her ne surette olursa olsun herhangi bir canlıya uygulanan her olumsuz davranışın mutlaka ama mutlaka bir caydırıcı bir yaptırımı olmalıdır. Aksi halde adaletsizliği yok edebilme şansınız asla ve asla olamaz. Devlet yetimin, fukaranın, yoksulun verdiği vergiyi yutanları, onlara yardım edenleri ağır ceza gerekeni yapacaktır. Yoksa ilahi adalet onlar için de hüsran olacaktır.” Gazze’de de soykırım var, unutma, unutturma! Sağlıcakla adaletle kalın.