Ülkemiz birçok yönden darboğazlardan geçmekte. Ekonomik, sosyal, kültürel, etik, siyasal sıkıntı ve çelişkiler toplumu ciddi anlamda sarsmakta. Gidişten hoşnut olmayan geniş halk kesimleri soluk alıp, kısmen ferahlamak için arayış içindeler. Bunun ilk yolu/yöntemi tartışmasız kültür-sanat etkinliğine ulaşmak, insana ilişkin güzellikleri izlemek-gözlemek ve tatmak olacaktır.
Bu yaklaşımın artık lüks sayıldığı ve “karın doyurmadığı” savı geçerliliğini korusa da özellikle büyük kentlerde gönüllü oluşumlar, özverili biçimde sanat adına güzellikler üretmenin çabasını sanatçılarla, yazar-çizerle, düşünürlerle birlikte sürdürmekteler. Kimi belediyelerin görevlerinin yanında destek veren yaklaşımı ayrıca örnek alınmalı, alkışlanmalı.
Bu bağlamda Trabzon’da da kültür-sanat adına güzel etkinliklere az da olsa tanık olmaktayız. Destek, katkı, tanıtım eksiklerini yerel yönetim yönüyle eksik bulduğumu öncelikle belirtmeliyim. Seçim öncesi kenti saran afiş, flama, broşür, bilbord/duyuru panosu kirliliği henüz unutulmadan kültür-sanat-festival etkinliklerine tanıtım yeri, araç-gereci yeterince “bulunamaması!” çok düşündürücü görülmeli. Yerel yöneticilerin çoğunlukla “kör” ve “sağır” kaldığı, kimi açılışlarda görünmenin ötesinde halkla, sanatçı ve sanatseverlerle buluşup “dertleştikleri”, söyleştikleri pek görülmez. En azından ben duymadım, tanık olmadım, duyarlı bir sanatsever olarak.
Amacım yönetsel eleştirileri sıralamak değil bugün. Bir güzel etkinlikten, pazar günü sona eren 14. Uluslararası Sanat Günleri 2024’ten söz ederek gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Öncelikle dolu dolu geçen dört günün süre olarak yetmediğini gördüm. Eş zamanlı ya da art arda yapılan birçok etkinlik, konukları ve sanatseverleri tercihe zorladı, söyleşilere katılımı etkiledi. Kimi etkinlikleri izleyip değerlendirme ve sıcağı sıcağına paylaşarak içselleşmesine zaman kalmadı. Deyim yerindeyse hızlı geçen bir esinti, yakalanamayan ardından bakılan bir “güzellik” dört güne sıkıştırıldı denilebilir. Bu doluluktaki bir etkinliğin içeriği biraz daha zenginleştirilerek bir haftaya çıkarılması gelecek yıllar için planlanabilir.
Koşuşturmaların en aza indirilmesi ve katılımın çoğaltılması için ekip çalışmasının, görev paylaşımının doğru düzenlenmesi/yapılması bir başka zorunluluktur. Bu son öneriden hareketle Sanatevi yönetimi ve çalışanlarının hakkını/emeğini teslim etmek ilkesel bir yaklaşım olmalı diye vurgulamalıyım. Eksikleri öne çıkarıp, olumsuzlukları, aksamaları özellikle görünür kılmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Elbette daha güzel bir akış, teknik ve nitelik yönüyle sağlanabilirdi. Bu aşamada kişisel eksiklikleri “beceriksizlik” gibi olumsuzlama tutumu birlikteliğe zarar vermenin yanında, güzellik üretme çabasını, niyetini, heyecanını/şevkini kırar da kentimize de büyük zarar verir. Unutmadan söylemeliyim, birtakım çevreleri de sevindirir, güldürür.
Kültür-sanat etkinliklerine ilişkin bir önerim de Sanatevi yönetimi, Ortahisar Belediyesi, Trabzon Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde, diğer sanat kurumlarını da kapsayacak bir eşgüdüm merkezinin oluşturulması. Trabzon’da yapılacak yerel, ulusal ve uluslararası sanat etkinliklerinin kalıcılığı, dağılımı, takvimi ve katılım yoğunluğu açısından önemli bir görev üstlenecektir. “Sanat kenti Trabzon” söyleminin sözde kalmaması için, halk katılımı için, kültürel bozulmanın önlenmesi, olumlu akış için bunu çok önemsiyor, bir başlangıç olarak düşünüyorum.
( ……..)
Kitap stantlarının ve ilgili yazarların tanıtımı kısa söyleşilerle yapılabilmeli ayrıca. Özellikle genç kuşağın yazar ve sanatçılarla buluşup yakınlaşmasına fırsat ve olanak sağlanmalı. Kitap imzalamanın yanında samimi bir ilişki ve diyalog kurma amacına da hizmet etmeli bence. Bunun için imza stantlarının birbirinden bağımsız, belli aralıklarla düzenlenmesi düşünülebilir.
Bir başka önemli gördüğüm, sanatın, eğitici- öğretici- yönlendirici- olgunlaştırıcı ve insanı yaşama daha da bağlayıcı yanını/gücünün varlığıdır. Yine bu anlamıyla kültür-sanat etkinliklerinin birer yaygın eğitim kurumu olabileceği gerçekliğidir. Eğitim-öğretim, kültür-sanat ve yazın’ın örgün eğitim kurumları dışına taşılarak yaygınlaştırılması daha geniş kitlelere/halka ulaştırılması ayrıca toplumsal bir sorumluluk ve görev sayılmalı. Kuşkusuz bu durum asıl yerel ve merkezi yönetimlere sorumluluk ve görev yüklemeli, yükler de.
Haksızlığa yol açmamak adına 14. Sanat Günlerine katkı veren -sponsor olan- kurum ve kuruluşlara teşekkürü bir borç bilirim. Yine Ortahisar ve Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanlıklarına ve ilgili birimlere teşekkür bir sanatsever olarak görev diye düşünüyorum. Bu arada belediye başkanlarımızdan daha çok destek beklemek/istemek hakkımızın olduğunu bir yurttaş olarak da kamu adına vurgulamalıyım.
Daha güzel sanat etkinliklerinde ve daha “insanca” günlerde kaynaşmak dileğiyle…
11 Haziran 2024
Trabzon
-Yarınlar Güzel Olacak-