Bu kez rotayı yaklaşık 4 yıl önce gittiğimiz Sis dağı yaylasına kırdık. Güzergahımız, Düzköyü üzerinden Çayırbağı(Sidiksa)’yı takip ederek, Biçinlik Tonya ve İskenderli. İskender’liden, Sayraç Mahallesi üzerinden orman ve dağ yollarını takip ederek, Şalpazarı Acısu, Şıh kıranı geçerek Sis Dağı Yaylası’na ulaştık. Bir önceki gezimizden sonra çok şey değişmiş. Trabzon’un diğer yaylalarında olduğu gibi Sis Dağı Yaylası’nda da, yayla evlerinin “istilasına” tanık olduk.

YAYLAKENT

Vadinin tam ortasına kurulu olan Sis Dağı Yaylası’nda gördüğümüz manzara karşısında “kahrolduk.”

Adını, “Çanak’a” benzetilen konumu ve yoğun sisinden alan Sis Dağı Yaylası, görüntüsüyle yayladan daha ziyade belgesellerde izlediğimiz Brezilya’daki “gece kondu mahallesini” andırıyor.

Bu görüntü bizleri, bir kez daha “kahretti.”

Devletimi bu güzelim yaylada bir kez daha aradım.

Akşamüzerine doğru yaylaya çöken sisin görselliği ve oluşturduğu manzara karşısında tüm olumsuzluklara rağmen 2155 rakımın sisli ortamında insan yaylada olduğunu hissediyor.

“SESE GEL SESE” 

Sis Dağı Yaylası’nın zirvesine çöken sisten sonra, insanı az da olsa, “Bir hüzün kaplıyor.”

Şalpazarı-Eynesil-Görele ve az da olsa Beşikdüzlü yaylacıların kullandığı yaylada “hüzünlü ortamı”, bir anda “çıngırakların” çıkardığı ses dağıtıyor. kısa bir müddet sonrada “komut” almışçasına yaylanın zirvesindeki sis de dağılmaya başlıyor.

“İncinin top koşturduğu” ortamda sesi takip ediyoruz. Önce yaylanın yamaçlarında otlatan ineklere rastlıyoruz. Bu kez  “çıngırak” sesleri vadinin tam ortasından geliyor.

Biraz durup, soluklandıktan sonra, sesin geldiği yöne odaklanınca uzaktan koyunlarını otlatan, çobanı güzümüze kestirdik.

“Tutana aşk olsun!”

Yaklaştığımızda, adının Mürsel olduğunu öğrendiğiniz çobanla koyu bir sohbete daldık.

MAYIS YEDİSİNDE YAYLAYA

Sohbetimiz sırasında Şalpazarı ilçesi Geyikli Mahallesi’nde oturduğunu belirten Mürsel Kenan, hayvancılığın, daha doğrusu koyunculuğun baba mesleği olduğunu belirterek yaylaya çıkış serüvenini şöyle anlatıyor.

“Mayıs yedisi Çepniler arasında bir kültürdür. Şalpazarı’ndan İnekler o gün yıkanmak için Beşikdüzü’ne getirildiğinde, biz de koyunları alıp yaylaya çıkarız. Ta ki kar yağana kadar”

Yayla ortamını çok sevdiğini belirten, Çoban Mürsele, fotoğraf meraklısı da, yaylada çektiği fotoğrafları sosyal medyada, kendine kendi adını taşıyan sayfada paylaşıyor.

Sezon bittiğinde, köylerine dönen Mürsel Kenan burada da koyun yetiştiriciliği yaptıklarını belirtti. Yoğun işine rağmen bizi yemek-içmeye çay içmeye de davet eden güzel yürekli çoban kardeşimize teşekkür ederek, yaylanın şelalesinin yolunu tuttuk.

Unutmadan, Mürsel kardeşimiz ekibimizi Şalpazarı ilçesi Geyikli köyüne davet ettik. 

“İnşallah” dedik ve ayrıldık.

SANDIK GÖLÜ

Özellikle Sis Dağı Yaylası’nda Eynesilli yaylacıların obasında bulunan Sandık gölünü ve Şelalesini merak ederek yola revan olduk. Patika yolla gidilen mekana akan dereyi takip ederek yaklaşık yüz metre sonra ulaşılıyor. Şelaleye yaklaştığımızda iki genç belli ki “sevgili” derenin içerisinde otuyorlar. Sırtları bize dönük, selam verdik kendimizi tanıttık. Eynesilli olduğunu belirten delikanlı adının da İzzet olduğunu söyledi. Kendilerine “Fotoğrafları çekebilir miyim” diye sorunca “Bize de atarsanız.” dedi ve öyle de oldu.

İlk kez gördüğümüz bu mekana hayran kaldık. Yolunuz düşerse mutlak uğrayın, bahar aylarında suyun debisinin daha da arttığı , Sis Dağı Yaylası’ndan Eyneslli gençlerde veda ederek, Trabzon’un yolunu tuttuk.

Sonuç, aradan geçen dört yıldan sonra, gittiğimiz Sis Dağı Yaylası’nda “çarpık kentleşme” karşısında, karamsarlığa kapıldık.

Çoban Mürsel ve şelalede tanıştığımız 

Eynesilli gençlerin duyarlığı ve yaklaşımı “karamsarlığımızı” bir anda, gelecek için, “Umuda” çevirdi. Bu haftada, Sis Dağı Yaylası’ndaydık. Başka mekanlarda buluşmak üzere