Dün yapılan Trabzonspor Olağan Kongresi'nde en önemli konu, yönetimin dört milyar liralık borcu olduğu gerçeğiydi. Bu maç, önem açısından tabii ki kritikti. Önemliydi ama sahada böyle bir hakem triosu varken, hem penaltı pozisyonunda hem de attığımız golde "faul" gerekçesiyle golü vermeyen bir hakemin olduğu bir maçta Selim Şener ne yapsın? Ne yazsın?
Sayın Federasyon Başkanı'nın bu maçı izlemediğini söyleyemeyiz. Böylesi kritik bir karşılaşmaya, maalesef yetersiz bir insan sahaya sürülmüş. Lakin denmiştir ki: "Otur oturduğun yerde. Sen dostlarını yordun; bu iş senin işin değil. Özür dile ve sınırlarını bil, bu yayladaki çizgileri aşma."
Peki Trabzonspor ve Alanya kimdir?
Trabzonspor, bir misyon takımıdır. Yeniliriz, yeneriz; bu farklı bir bakış açısıdır. Kızmıyor muyum? Tabii ki kızıyorum. Böyle bir karar, böyle bir maçta, böyle bir uygulama... Şimdi sorarım: Trabzonspor’un hiçbir takıma vefa borcu yoktur.
Geçmişte belli mevkilerde Trabzonsporlu kişiler yer almış olabilir. O dönem "Ali kıran baş kesen" zihniyetindekiler, şimdi biat ödeme yolunda adımlar atmış olabilir. Ancak mevcut yönetim, tüm bu olumsuzluklara rağmen, başarıya en yakın yönetimdir. Trabzonspor’un net borcu dört milyar lira olarak açıklandı.
Fenerbahçe’nin borcu 14 milyar, Beşiktaş ve Galatasaray’ın ise 11 milyar iken Trabzonspor’un mali portresi bu. Bu maçta yenilmişiz. Hiç mi yenilmedik? Bir kez olsun hakemler, yüzde on beşlik opsiyonunu adil bir şekilde, vicdanlarının sesi olarak sahaya yansıtamaz mıydı?
Sonuç olarak, son dakikada hakemin verdiği buruk kararla mağlup olduk. Lakin Trabzonspor, misyonuyla, taraftarıyla ve yönetimiyle dimdik ayaktadır. Devre arasında yapılacak hamlelerle, bu ligde var olduğumuzu tekrar göstereceğimiz gerçeği ortadadır.