978 yılıydı. O zamanki adıyla, Beşikdüzü Öğretmen Okulu’nda çalışıyordum. Eğitim Şefi olduğum için başarı grafikleri benim elimdeydi. Okulumuz en parlak yıllarını yaşıyordu. O yıl sadece Hacettepe’ye elliye yakın öğrenci sokmuştuk. O yıllarda dershane olayı olmadığı için bu tamamen okulumuzun başarısıydı. Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğünden gönderilen teşekkür plaketini-gurur abidesi olarak-okulumuzun giriş kapısının üstüne asmıştım.


Hakikaten tüm öğretmen ve yöneticilerimizle mutlu ve gururluyduk. Derken bir grup öğrenci ağlayarak odama girdi. Ne oluyor demeye kalmadan, hıçkırarak ağlayan F.T.:  “Öğretmenim sizin sürgününüz Kahramanmaraş’a çıkmış” dedi. Hepsi birden bir ağlama korusu oluşturmuşlardı. Ben gülmeye başladım. “Olur çoçuklar, ağlamaya ne gerek var. Türk Bayrağının dalgalandığı her yerde çalışmaktan mutlu olurum” dedim. Onları sakinleştirmeye çalıştım. Müdür odasına gittiğimde rahmetli Bahri Bey’inde telaşlı olduğunu gördüm. Öğrenci gruplarının hassasiyetini bildiğim için o akşam resmen okuldan ayrıldım.


Meyil müddetini de kullanmadan yeni görev yerime hareket ettim. İlk piyango bana vurmuştu. Nedenini yıllar sonra bir yetkili şöyle anlattı: “Çok sevildiğinizi biliyorduk. Sizden sonra gerisini getirmek kolaydı.” Böylece “Işınlanma” dediğimiz şans kapımızı yıllarca çaldı.


Aslında esas anlatmak istediğim konu bu değildir. O yıllarda ilçemize belirli aralıklarla bilgilendirme adına çok değerli bilim adamlarını tanıma şansımız olurdu. Bunlardan birisi de Prof. Ozan Ozankaya idi.


Ozankaya’yı dinleyicilere takdim ederken “eğitim ve kültür yuvası Beşikdüzü’ne hoş geldiniz” demiştim. Kürsüye çıkan Profesör Ozankaya: “Merak ediyorum. Söz alan tüm öğretmenler Beşikdüzü için eğitim ve kültür diyarı diyor. Kaç tane gazete çıkarıyorsunuz? Aylık dergi çıkarıyor musunuz? Yerel radyonuz, yerel televizyonunuz var mı? Kaç tane sinemanız var? Karşıki Beşikdağı size oradan sesleniyor. “Ben radyo kurmaya çok elverişliyim” diyor. Utandık. Sustuk. Dediklerinin hiçbirisi yoktu. Sadece ses getiren bir duvar gazetemiz vardı. Hepsi o. Bugün Objektif Haber, Yeşilkıyı, Hakimiyet gibi gazeteler, Kilim adlı bir dergi ve onlarca duvar gazeteleri. Onlarca televizyon program yapımcısı, bir elin parmak sayısından fazla medyada köşe yazarı...


Radyo programcıları, daha neler neler.. Üniversiteye hazırlık dershaneleri. Böyle olmasına karşın YGS sınavlarında ilimizin ve özellikle ilçemizin-birkaç okul hariç-başarı durumu ortada. Bir yerde yanlış yaptık, ama nerede? Bu ortamda yıllar öncesinin başarı yüzdesini yakalayamamışsak şapkamızı önümüze koyup düşünmek zorundayız. Acaba biz nerede yanlış yaptık?