Hatırlarsanız; geçen hafta bu köşede "Atatürk'e Mektup " adlı bir yazım yayınlanmıştı. O yazıda anlatamadığım bazı gerçekleri ülkemin manzara-i coğrafyasını, tarihi gerçeklerini, - bu ülkenin kurucusuna - tam olarak- anlatamamıştım. Sadece emanetinin, kıyısından köşesinden tırtıklandığını vurgulamaya çalışmıştım. Büyük insanın işlerinin yoğunluğu nedeniyle kısa zamanda yanıt veremeyeceğini düşünmüştüm.
Yaradana şükür, tez elden mesajı rüyalar alemine ulaştı. Ülkemde bir torbacılık meselesi var neyin nesidir, hangi hinoğlu hinin fesidir, diye sorunca gel de irdeleme..Torbacılar derken bali çeken torbacı gençleri ve bir de yeni eklenen bonzai bir illet var ki o da küçük kağıt torbacıklara konup gençliğimizin senin yolundan sapmana sebebiyet veriyor.Gerçi büyüğü senin yolunda mı ki küçüğü olsun be Atam..
Anlayacağın sevgili bani;
Torba yasa imalatında mahir bir ülke olduğumuzu tüm dünya bilir. Bu kez de öyle oldu. Yeni bir torba yasa yaptık. İlgili, ilgisiz ne bulmuşsak bu torbaya attık. Torbayı çuval yaptık. Bu sefer çuvalın ağzını bağlamakta zorluk çektik. Neyse ki; onu da başardık. Çuvalı doldururken, deniz aşırı ülkelerden de ada sahillerinden de büyük destek aldık. Bir destek, bin teşekkür... Yine de karşılamadı?... Çuvalın içinde ne mi var. Ne ararsan var. Tıpkı bizim enflasyon sepeti gibi. Elmalar, armutlar, şeftaliler. Ezile büzüle pekmez olmuşlar. Kimin umurunda. Arada bir "bağıran insan’ın" yüzü gözümün önünde canlanır gibi oldu. Bu nasıl ekonomik model diye tepinip duruyordu. Ama ne de olsa, bu ülkenin temelleri sağlam. Endişeye gerek yok..
Doğu ve Güneydoğu’yu boydan boya gezdim. Çoğu zaman değişik kimlik kartlarımı kullandım. Mecbur kaldığım için... Yerine göre, bazen tanınmış bir TV kanalının görevlisi, bazen gelenek ve görenek programlarının sunucusu, bazen da araştırmacı yazar...
Güneydoğu'da gazetelere haber olabilecek nitelikte hiçbir olay yok. Olsa bile gazetecilerin - canını dişine takarak haber peşinde koşma şansı yok. Seçime kadar yöre halkı kış uykusuna yatmış gibi. Emir büyük yerden gelmiş... Her taraf sessiz ve sakin. Şu kaleşinkoflu kendince görevliler de olmasa...Tadından doyulmayacak bu yöremizin.
Bu coğrafyada üç çocuk felsefesi tam anlamıyla oturmuş gibi. Çoğu aşiretlerde bu rakam daha şimdiden katlanmış durumda. Beş kat, on kat. Fazlası da var. Çocuk parası aileleri ekonomik düzlüğe çıkarmış. Bu konuda Karadeniz pısırık kalmış.
Şu torba yasalar yok mu? Şu torba yasalar. Bu gidişle fındık koymak için çuval bulamayacağız. Dengeler yine Karadenizlilerin aleyhinde gelişiyor.
Vay benim insanıma... Vay benim akılsız başıma?...