Kalepark dediğimiz yer Cenevizlilerin 13. yüzyılda savunma amaçlı yaptırdığı bir kale. Orjinal ismi Leon kastron (aslanlı kale). Cenevizli ve Venedikli tüccarlar tarafından inşa edilmiş Orta Çağ kalesidir.

Kale, stratejik olarak şehrin her iki limanına da bakan kayalık bir tepenin üzerine inşa edilmiştir: Yaz limanı kalenin batısında, kış limanı ise doğusunda konumlandırılmıştır.

1571 yılında bu kıyılarda bir ticaret üssü kuran Cenevizlilerin inşaatını temsilen Lercari Sarayı’nın tavanına çizilmiş bir freskte ticari hacmin ne denli yüksek olduğunu yapılmakta olan binanın görkeminden anlıyoruz.

Ganita'nın batısında ve doğusunda yer alan sahiller birer ticari liman görevi üstlenmişlerdi.

Cenevizlilerin Trabzon’daki ticaret üssü Ganita'da kurdukları depo inşaatını temsilen, Lercari (zamanın zengin bankacısı) sarayının tavanına Luca Cambiaso tarafından 1571 yılında çizilmiş fresk, Trabzon arasındaki ticari ilişkilerin ne denli önemli ve kuvvetli olduğunu göstermektedir.

Dahası aynı yerde bir de Türk tüccarların konakladığı, mallarını sergileyecekleri, ticari bağlantılarını kuracakları bir “Türk Misafirhanesi” de yapılmış.

Bizim Türk Hanları'nın bir benzeri işlevi gören bu misafirhanenin İtalyanca ismi “Fondaco Dei Turchi” idi.

13. yüzyılda Giacomo Palmier tarafından inşa edilmiş.

Günümüzde Venedik Doğa Tarihi Müzesi'ne ev sahipliği yapmaktadır.

“Fondaco” Arapça kökenli bir isim. Funduk Arapçada otel anlamı taşıyor.

Funduktan Fondaco'ya evrilen kelime “Trabzon Fondaco'su” diye İtalya'da adlandırılırken, genel isim olarak da “Türk Misafirhanesi” olarak bilinmektedir.

Trabzon deyince akla sadece karayemiş ya da hamsi gelmesin.

Türk dünyasının batı ile ticari ilişkilerinin kuzeydeki başlangıç noktası olarak yüzyıllarca görevini sürdüren bir liman kentinden söz ediyoruz.

Ganita güzel yer anlamı taşıyor. Önce İtalyanların ticari üssü olarak kullanılmış ama fetihten sonra Güzelhisar olarak ismi yenilenen Leoncastro, yani bugünkü kale parktan söz eder kaynaklar.

Ganita ismi İtalyan tacirlerin günlüğünde ya da ticari mektuplarında geçmez.

Çünkü, Ganita sadece denize uzanan kayalık güzel bir yerin adı idi.

İtalyanların Türk tacirlerine mahsus yaptırdığı misafirhane 1838 yılı başlarına kadar hizmete devam etmiş.

Son Türk o yıllarda misafirhaneyi terk etmişti.

Söz konusu Türk misafirhanesi doğudan gelen malların batıya pazarlandığı çeşitli milletlere ait tüccarların bağlantı kurduğu bir alışveriş merkezi idi aynı zamanda.

Trabzon’un tarihteki rolünü incelediğimizde dünya kentleri arasında önemli bir yere sahip olduğunu görmekteyiz.

Dünya ile 13. yüzyıldan önce ve sonra da entegre olmayı başaran Trabzon fetihten sonra da uluslararası ticari merkez olma özelliğini taşımıştır.

Düşünebiliyor musunuz Trabzonlu bir tacirsiniz, Trabzon limanından malınızı yüklüyor Venedik Limanı’na götürüyor ve orada Türkler için yapılan bizdeki karşılığı han, kervansaray olan Türk misafirhanesinde hem konaklayıp hem de mallarınızı pazarlıyorsunuz.

Trabzon böyle bir geçmişe sahip.

GANİTA RESSAMI CEYHAN HOCA: “RENKLERİMİZİ SOLDURMAYALIM”

Ganita ismi üzerinde geçen hafta Trabzon'da bir polemik yaşandı.

Ortahisar Belediye Meclisi’nde Ganita isminin yabancı kökenli olduğunu belirtilerek değişebileceği Meclis’te dile getirildi.

Bunun üzerine Ortahahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç; buna gerek olmadığını, yerleşik isimlerin coğrafi isimler olarak kabul gördüğünü belirterek konuyu gündeme almadı.

Tabi bu durum Trabzon’da çok konuşuldu.

Teklife ya da temenniye tepki gösteren çoğunluk olduğu gibi olumlu bakan da oldu.

Gelin şu noktada birleşelim.

Ganita ne bir sokak adıdır ne mahalle...

Ganita İskenderpaşa Mahallesi’nde yer alan bilimsel olarak Türkçe ismi “yalıyar” olan, falez diye de adlandırılabilen, “yüksek kıyılarda, dalgaların aşındırmasıyla oluşan ve aşınma sürdükçe karanın içine doğru gerileyen dik yer.” diye açıklayabileceğimiz kayalık ve kalenin altına uzanmış bir mağaradan oluşan “güzel bir yer.”

Meclis kararını gerektirecek yasal bir zemini de yok.

Çünkü mahalle ya da sokak ismi değil.

Tarihi süreç içinde yerleşik bir kelime olarak “Kanita”dan “Ganita”ya evrilmiş bir isim.

Ganita ismi halkın ağzında öyle yerleşmiş ki.

Şiirlerde, şarkılarda hep aynı isimle anılmış.

Güneşin batışının en güzel anı orada yakalanmış.

Ressamlar bu güzelliği tablolarına resmetmiş.

Ganita ressamı diye bilinen ünlü Trabzonlu sanatçımız Ceyhan Murathanoğlu'nun eserlerini incelediğimizde bu güzel yerin insan üzerinde nasıl olumlu duygular bıraktığını görebilirsiniz.

Martılar başköşededir Ceyhan hocanın tablolarında. Onlar Ganita'da içtiğiniz çaya eşlik ederler. 

Ya Murathanoğlu'nun vazgeçilmezleri kayıklar neleri hatırlatır sizlere?

Yalıdan uzaklaşıp karadaki evlerinin siluet halinde görünen manzarası karşısında rızkı için denize oltasını atan balıkçı nasibine ne gelirse şükredip kıyıya tekrar vardığında o dalgalara meydan okuyan kayığı ekmek teknesidir artık.

Yazar, kültür insanı Bahattin Kabahasanoğlu ile yaptığı bir röportajında Ceyhan Hoca, Ganita ve sanatının şekillenmesi hususunda önemli açıklamalarda bulunuyordu:

“Çocukluğum Ganita’da geçti. Şimdi yerinde yeller esen yarım dönüm civarında bir alana yayılan büyük bir evimiz vardı. Bazen öyle dalgalar olurdu ki kapıyı kırar, içeri girerdi. Resmi sevmemde bu geniş sahilin çok etkisi var. Dalga çekildiğinde kumsal adeta bir tablo olurdu bana. Martı kanatları ile kumsalın üzerine resimler yapardım. Karabatak, martı, bayrak, cami, çocuklar derken yeni bir dalga gelir, yaptığım resmi silerdi. Çocuk aklımda dalgaları tekmelerdim, “Niçin tablomu sildin.” diye… Tekrar çizerdim, tekrar dalgalar… Bu böyle sürüp giderdi. Herkesin kurşun kalem ve kağıttı malzemesi, benimse martı kanatları ve kumsal… Bu yüzden tüm resimlerimde deniz ve martı var. İnsan doğduğu, büyüdüğü topraklara göre şekillenir, kendi renklerini bulur. Sergilerde bana kullandığım renklerin nereden geldiğini soruyorlar. “Bu morlar nedir” diye sormuşlardı. “Trabzon’un mor menekşesinden” diyorum. “Ya Sarılar?”, “Lahana çiçeğinin sarısından…” “Griler?”, “Trabzon gri bir yer, sisli bir yer, gri renkler de havasından.” diye cevaplıyordum.”

Biz de diyoruz ki isimlere takılıp Trabzon'un renklerini soldurmayalım...

Güneşin en güzel battığı yerlerden biri olan Ganita'da romantizmin en uçlarında yaşanılan duygu seli de zaman zaman yansır Ceyhan Hocanın tuvaline.

Şimdilerde bakmayın nostaljik bir anlatının kaynağı olan Ganita'da hayat bir zamanlar deniz, dalgalar, yüzme, güneşin batışına karşı içilen çaylı sohbetlerle geçen bir yaşam tarzı idi.

Ceyhan hoca tablosunda martılara, kayıklara, balıkçılara, Güzelhisar'da bulunan deniz fenerine yer verirken Ganita'nın hemen tepesinde Karadeniz'in sert rüzgarları ile dalgalanan Türk Bayrağını da çizmeyi ihmal etmez.

Ve her şeyi ile bizim olan Ganita'da yazılan şiirler, edilen sohbetler, çizilen resimler, yakılan türküler, mahcup genç sevdalılar, olgun hanımlar beyler, çocukluğunu gençliğini arayan yaşı geçmişler  Karadeniz'den esen rüzgarlarla maziyi anarken ismini değiştirseler bile yüreklerinde hep “Ganita Günleri” kalacaktır.

Gelin, yine Ceyhan Hocanın, “Yolu Ganita’ya düşmüş ve bir çay eşliğinde Karadeniz’i seyredip dostları ile sohbet etmiş herkes Ganitalı sayılır.” sözlerinden yola çıkarak şöyle bitirelim yazımızı:

Herkes fikrini söyler, doğaldır.

Ganita'nın ismi yüzyıllardan bu yana Türk yurdu olan Trabzon'da her dönemde Ganita olarak anılmıştır.

Ganita ismi artık bizden biri...

Şiirleri, sohbetleri, tablolardaki güzellikleri, denizle insanın buluşma noktasındaki sevinçleri ifade eden bu güzel yerin ismine takılmadan yaşatmaya bakalım...

Farklı medeniyetlerin yaşatıldığı kültürlerin kesiştiği coğrafyalarda isimler o bölgenin tarihi ve kültürel zenginliğinin de birer göstergesidir aynı zamanda.

Mesela Ayasofya Camii diyelim ve son noktayı koyalım.