Trabzonspor, Fenerbahçe maçı öncesinde bilmeliyiz ki, Bordo-Mavili ekibin elindeki kadro budur. Bilmeliyiz ki Trabzonspor’u ağır borç yüküne iten pahalı transferler bu sezon yoktur.
Bilmeliyiz ki ne de olsa karşısındaki rakip Fenerbahçe’dir.
Bilmeliyiz ki Trabzonspor her takımı yener her takıma da yenilir.
Geriye baktığımız da ne maçlar kaybettik, niye kaybettiğimizi araştırdık, sonucunda takımı bir arada tutmak için yönetim ve Ünal hoca ellerinden geleni yapsalar da türlü türlü zig zaglar çizdik.
Kazanmak için oyuna iyi başlayan Trabzonspor, maçın ilk dakikalarında gol pozisyonuna giren ve rakibine gözdağı veren bir takım görünümündeydi. Öyle veya böyle kazanmak için oynamanın, mücadelenin uğraşını veren bir Trabzonspor vardı. En azından bu maçta gördük ki topa sahip olan bir Yusuf veya Abdülkadir pas vermek için artık lider bir futbolcu aramamaktadır. Dolayısıyla takım oyunu olgusu sahaya yansıyabiliyordu. Kaçırdığımız bir penaltı büyük bir avantajı geride bıraksa da yine Trabzonspor yüksek bir tempoda oyuna devam ederek çıktığı atakların çoğunda rakibi 4’e 3, 5’e 4 hatta 6’ya 3 yakalayan bir takım görünümündeydi.
Maçın başladığından bitimine kadar rakibine avantajla futbol adına daha güzel işler yapan Trabzonspor’un karşısındaki Fenerbahçe’ye bakıldığında sahada yürüyen, futbol adına olumlu bir pozisyon üretemeyen bir Fenerbahçe vardı.
Trabzonspor’un ,ilk devre atacağı bir gol kendi lehine gelişen en güzel olay olacak düşüncesiyle sağdan gelişen tüm ataklarda bir de ön direği iyi kullanabilseydi, geri dönen toplarda Fenerbahçe’ye avantaj sağlamayacaktı.
Sahada cılız ataklarda zaman dolduran, dağınık görüntü sergileyen Fenerbahçe’yi bu duruma sokan aslında Trabzonspor’un pas yüzdesindeki fazlalığı, bir de gösterdiği yerli yerindeki mücadelesiydi.
Trabzonspor yakaladığı pozisyonları gole çeviremeyince önemli bu pozisyonlara girmek önemli olan oyunu rakibin sahasına yıkmaktı ki onu da başardı. Maçın son yarım saatinde Trabzonspor dalga dalga gelen, dönen toplara sahip olan, sağdan soldan hatta orta göbekten Fenerbahçe’yi hiçte ummadığı baskıya alan takımdı ki tek eksiği aradığı gole bir türlü ulaşamamasıydı. Derken aradığı golü mükemmel bir varyasyon sonucunda sağ bek ortaladı sol bek golü buldu misali skoru değiştirmesini bildi. Hemen akabinde Onazi’yle 2-0, Abdülkadir 3, Yusuf’la 4’ü de bulabilirdi.
Adı futbol her şey var. Bu maçta tempoyu yükselten, müthiş bir mücadele içinde devam eden maçta Fenerbahçe zaman zaman gelse de pozisyonlar bulsa da Trabzonspor’un ağır baskısı devam ettikçe etti. Adeta Fenerbahçe futbolcularının aklını başından aldı.
İşte Sosa 2-0.
Demek ki hiçbir futbolcu camianın üzerinde değil. Demek ki hiçbir futbolcu vazgeçilmez de değil.
Ne oldu Trabzonspor, takım oyunu oynayarak Fenerbahçe’yi 80 dakika kendi sahasına hapsetti.
Arzuladılar, yardımlaştılar, özgüvenle birbirlerine güvendiler, sonuç Trabzonspor geri döndü. Ünal hoca kazanamayın diye sistemi içerisinde kalmaları için mücadele verdi. Elinden gelen ne varsa yaptı. Olmadı sonunda yönetim yerinde bir kararla son noktayı koydu.
İşte futbol oynayan bir Trabzonspor, yeniden küllerinden var oldu. Tebrikler Ünal hocam, tebrikler futbolcu kardeşlerim, tebrikler yönetim. İşte bu.