Belki de sezonun başındaki en anlamlı karşılaşmaydı. Ligde ve Avrupa kupalarındaki maçlarda arzu ettiği sonuçları alamayan Trabzonspor, yeni hocasıyla demeyeceğim; Bordo-Mavililerin özü, sahasında muhteşem bir ambiyansı sahaya yansıtan taraftarlarıyla birlikte Beşiktaş karşısına çıkan Fırtına.

Eski günlerdeki kimliğini sahaya yansıtabilen bir takım olarak gözüktü. Bir de muhteşem bir golle öne geçti. Şansımızı alan, her dönem benliğimizle oynayan Ali Şansalan’ın Visca’ya gösterdiği kırmızı karttan sonra dengeler değişti.

Hakikaten yerli yerinde bir takım kurmuş olan Beşiktaş, golden sonra yaptığı tüm ataklarla Trabzonspor’a öylesine bir baskı kurdu ve gol de geliyorum derken, konuk ekip golü buldu.

Oyunun şekli ne olursa olsun, ilk yarı Trabzonspor’un verdiği mücadelenin sonunda söylenecek tek bir söz vardır ki: Bu haliyle Trabzonspor sistem içerisine girmiş olup, ileride daha güzel işlere imza atacaktır diye düşünüyorum. Aferin taraftarlarımıza, her koşulda nerede olursa olsun bağlılıklarına şapka çıkartırım.

İkinci yarıya Trabzonspor’dan daha önde başlayan Beşiktaş, ikinci golün peşinde koşarken, olacağı da budur. Ali Şansalan ile beraber sahada on iki kişi oynayan İstanbul takımı haliyle önde olacaktır. Tabii ki hakem faktörü konuk ekibin yanında olunca... Ne yapsın Uğurcan, nereye kadar dayanacak? Rakip on sekiz içerisinde pozisyon üzerine pozisyon bulunca hep oturup hep kalkıyoruz. Zor maçtı. Daha doğrusu hiçbir maç kolay değil ve hiçbir maçta kolay kazanılmıyor. Sağlı sollu atak geliştiren Beşiktaş’ın ağır baskısı altında altmış dakikayı geride bıraksak da, sahada kendi alanından oyuna çıkamayan bir Trabzonspor var ki her an ikinci golü bulmak için elinden geleni yapan bir Beşiktaş takımı vardı.

Belki de liglerin tek topu yerli yerinde oynayan takımıdır desek yanlış olmaz kanısındayım. Ali Efendi! Kendi ayağını takıp kendini yere atıyor. Sarı kartı var, göstersene kırmızıyı. Gösteremezsin, çünkü art niyetlisin. 10 kişi kalan Trabzonspor’un bu mücadelesi umut vermiştir.