İkinci kez açık ara kazandığı İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi ile artık Türkiye Cumhuriyeti başka bir siyasal dönemecin ufkuna yelken açmıştır.
Her geçen gün Türkiye kısa adımlarla da olsa demokrasinin omurgalarını oluşturan parlamenter sistem, adalet, hak, hukuk, erkler ayrılığı, hakça paylaşım, demokrasi kendi yolunda akan nazlı bir gelinken değiştirilen yatağı ile yeniden fabrika ayarlarına dönüşün en hızlı işaretini bu seçimle tescilleştirmiştir. İmamoğlu, farklı bir yaklaşımla tüm ülkenin ve de Avrupa’nın gündemine otururken kendim altınken ben parayı ne yapayım söylemiyle yanlış olan bütün tapuların yıkılacağı pencereyi açmıştır.
O GÜNLERDEN SONRAKİ BU GÜNLERE BAKALIM
Yüce Atatürk’ün yoktan var ettiği ulus devlet Türkiye Cumhuriyeti devleti tüm dünya devletlerine ders niteliğinde her konuda saygınlığını kabul ettirirken vatandaş neler görmüştür.
Cahil, tahsilsiz kesimin ferasetine, öngörüsüne güveniyorum diyebilen profesör görmüştür.
Ülkemde okuma oranları yükseldikçe ödüm kopuyor diyebilen profesör ünvanlı YÖK üyesi görmüştür.
Halen ülkemizde bir markaya sahip değilizken, hazreti Nuh’un cep telefonu vardı, gemisi nükleer enerji ile çalışıyordu diyebilen akademisyenleri gördüler.
Devletin resmi kurumunda başında fesle dolaşan rektör gördüler.
1924’de camiler kapatıldı; hayasızlıkla Bursa’da, Çanakkale’de camiler farklı işler için kullanılıyordu diyebilen akademisyenleri, sözde ilim ve bilim adamlarını gördüler.
Din eğitimi almadan, ilahiyat fakültelerini bitirmeden, din adamı kabul edilen mollaların devlet memurluğu kadrolarına alındıklarını gördüler.
İmamdan bilim bakanı olabileceğini de gördüler. Bir acı gerçek ki deve sidiği şifadır diyebilen akademisyenleri de gördüler.
Şeyhlerin faziletlerini bilimsel veri olarak algılayan üç-beş yerde aynı anda görülebilir olarak lanse eden ve de bilim fuarında sergileyen TÜBİTAK’ı da gördüler.
Devletin başında olanlara biat etmenin farz, aksini düşünenlerin günaha girdiklerini söyleyebilen rektörleri de gördüler.
Kadın heykellerinin sanatsal içeriliğini görmeden yoksun, heykelleri üniversite depolarına depolayan rektörleri de gördüler.
Dünyada 500 seçkin üniversite arasında bir tane Cumhuriyet üniversitesinin olmadığını da gördüler.
ÜLKE HUZURU İÇİN...
Bir ülkede toplumsal huzur için mutlak beraberlik, evrensel değerler ve de çağdaş demokrasiyi yakalamak için.
Vazgeçilmez unsur olarak eğitim olmazsa olmaz.
O günlerde görünmeleri mümkün olmayanları vatandaş bu günlerde gördüğü içindir ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın ikinci kez kazanılmasıyla vatandaş gördüklerinin sonucunda kararını verdi.
Söz milletindir, gerisi teferruattır.
Bu seçim siyasi bir dönemeçtir.
YENİ MASKELİ KİMLİKLER
Yeni bir parti kurma sinyalleri veren siyasiler yeni maskeli kimlikleri ile hangi baloda, hangi arenada olurlarsa olsunlar İstanbul seçimlerinin kaybedilmesinde onlar da kaybetmişlerdir.
Yeni Türkiye’nin inşasında alacakları pek fazla rol yoktur.
Rüzgar çok hızlı ve kuvvetli.
Kartallar bile kanat açamıyorlar.