Kuvvetler ayrılığı… devlet gücünün birbirinden ayrı organlara dağıtıldığı yönetim anlayışıdır. Bu anlayışın uygulama pratiği; devlet niteliği kazanmış her toplumda birbirinden farklı üç temel erkin “Yasama-Yürütme-Yargı” varlığı ve bunların kendi aralarında bağımsız bir statüye sahip olmaları esasına dayanır.
Bu ilke… Kanunları yapan Yasama gücünün, yapılan kanunları uygulayan Yürütme gücünün ve uygulamadan doğan uyuşmazlıkların giderilmesini sağlayan Yargı gücünün birbirinden bağımsız ayrı organlar eliyle yürütülmesini sağlar.
I789 tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesine göre; güçler ayrılığı ilkesinin gerçekleşmediği ve yurttaş haklarının güvence altına alınmadığı toplumların Anayasaları da olamaz. Böylelikle söz konusu ilke, Devletin ve Anayasanın temeli durumuna getirilmiştir. Bu noktada Güçler Ayrılığı İlkesi, devletin bir bütün olarak sahip olduğu gücü dağıtır ve denetler. Her bir güç bağımsız olarak işbirliği ve denge içinde çalışır.
 Güçler ayrılığı ilkesin sahip devletlerin en dikkat edilmesi gereken yönü “bağımsız yargıdır”. Yargının, Yürütmeden ve Yasamadan ayrı olması, Yargının her türlü baskı ve etkiden uzak ve siyasal çekişmelerin dışında kalmasıyla olanaklı olur. Yargının “hak dağıtan” yapısı nedeniyle de herhangi bir etkiden bağımsız olması gerekir.
 Mevcut Anayasamızın 7-8 ve 9.ncu maddeleri, Kuvvetler Ayrılığı İlkeleri bağlamında düzenlenmiş olup,138.nci maddesiyle bu temel ilke güvence altına alınmıştır;
 “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde 138… Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm kurarlar. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere EMİR ve TALİMAT veremez, GENELGE gönderemez, TAVSİYE ve TELKİNDE bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve Yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve hükmün yerine getirilmesini geciktiremez.”  
 Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz.” Sözünün dahi unutturulup, Anayasanın amir hükümleri FİİLİ durum dayatmalarıyla bay-pas edilip, Yargının Yürütmenin yedeğine verilmek istendiği süreçlerde susup bir kenara çekilip oturmak, ne bu Cumhuriyetin anayasal kurumlarına nede Yurttaşlarına yaraşan bir davranış değildir. Dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek, TBMM’de düzenlediği 2014 Vizyon toplantısında;
 “… Anayasanın 138.nci maddesi (mahkemelerin bağımsızlığı maddesi) bu memlekette ölmüştür…
Hukuk, adaletin enstrümanıdır, Siyasetin enstrümanı değildir. Soruşturmaların gizliliğine uyması gerekenler uymuyor, buna da isyan ediyorum. Uymayanlar varsa bunlar içinde gereğinin yapılması lazım! Soruşturma yaparken kimse kendini kanunların, hukukun üstünde kabul edemez. Devlet bir tanedir onunda kuralları vardır…
 Ekonominin önemli bir kısmı kayıt dışıysa hiç tereddütsüz siyasetin bir kısmı da kayıt dışı olur. Siyasetin finansmanı netleşmeyince çıkar amaçlı ya da sosyolojik gurupların, siyaset alanını daralttığını, kuralı belli olmayan!, yöntemleriyse hiç belli olmayan bir şekilde siyaset alanına müdahale edildiğini görüyoruz! Bunun mutlaka şeffaflaşması lazım!..”
 Bunları kim söylüyor? Zamanın Türkiye Cumhuriyeti Meclis Başkanı!
 Oysa her şey o kadar net ve şeffaf ki…Hal bu iken halen anlamamakta diretenlere; CIA eski Türkiye şefi, Paul Bernard Hanze’nin 2006 yılında Beyaz Saray’a sunduğu Türkiye Raporu umarım ışık tutar;
 “Türkiye’nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız. ÜLKEYİ KURANLAR denetim mekanizmalarını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde, Meclis;  Meclisi ikna ettiğimizde, Ordu; Orduyu ikna ettiğimizde Yargı karşımıza geçebiliyor. Eğer, Amerika’nın çıkarı Türkiye’de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle Yargı, Ordu, Meclis ve Hükümeti tek bir elde toplayan BAŞKANLIK REJİMİNE geçilmelidir.
    Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz.” (*)
    Tüm bu olup bitenlerin… Amerikan çıkarları uğruna tepemizde neden tepinildiğinin daha açık ve net izahı olabilir mi sizce?
 *)- Cumhuriyetimiziçin Naci Kaptan com.
 Demokraside ayrı kuvvetler.
    Anadolu Ajansı