Okumayı bir kıyıdan denize doğru açılmaya benzetirim. Bazı kitaplar bizi yeni kıtalarla tanıştırır bazılarıysa kıyıdan ayrılmadan bizi limana gerisin geri götürür. Kitaplar ve okuma eylemi çoğunlukla eylemsizlik içerir gibi gözükse de aslında düşsel bir yolculuğun dümenleridir.

Şehirlerin sokakları, meydanları, parkları da birer kitaptır. Onlar bizim hafızamızı canlı tutmak için bu eylemsizliğe katılırlar. Pek çok şehir canlı kütüphanelerdir ve kesinlikle okunmaya değer kitaplar barındırırlar.

Bu yazımı ünlü sinemacı ve yazar İngmar Bergman ve Demir Özlü'ye ayırdım. Onların yaşadıkları ve sanatlarını besledikleri mekânları takip ettim. Temmuz sonu Bergman'ın “Büyülü Fener” biyografi kitabında çokça bahsettiği ve çocukluğunun, belki de yaşamının en güzel yıllarını geçirdiği Dalarna'ya gittim. Burada bir hafta kaldım ve adım adım Bergman'ın izini sürdüm.

Bergman, çocukluğunda yazlarını Dalarna’da geçirdi ve bir yetişkin olarak zaman zaman aile yükümlülüklerinden kaçmak için orada yazdı çizdi. “Dalarna'da büyüdüm. Nehir, sırtlar, ormanlar ve bozkırlar bilincimin derinliklerine kazınmış bir manzara.” Büyükannesinin ölümünden sonra yazlık ev satılsa da Dalarna'yı düzenli olarak ziyaret etmeye devam etti. Ellili yılların el yazmalarından birkaçı, Rättvik'teki Siljansborg Oteli'nde kalışlar sırasında eklenmiştir: “Eskiden, Siljan ve dağların manzarasına sahip, en üst kattaki küçük bir çift kişilik odada yaşardım.”

Byrrge belediyesinin Bergman' ın çocukluğunu geçirdiği, yüzüp balık tuttuğu göl kıyısında onun anısına yaptığı “Ingmar Bergman’s Brygga” Bergman köprüsünü ziyaret ettim. Orada uzun zaman geçirdim ve ağaçların ve sazlıkların şarkılarını dinledim. Bir mekanın, bir adamın ve bir ülkenin hafızasında yaşadım. Her şey dün yaşanmış gibiydi ve sadece bizi bekliyordu.

Sonra Vaxholm'a gittim. Demir Özlü ile “Limandaki Kütüphane” üzerine söyleştik.

Gelecek Yazı: Demir Özlü, Hafıza ve Limandaki Kütüphane