Gerçek bir arkadaştı; dürüsttü, güven vericiydi, saygı ve sevgi temelinde arkadaşlıklarını kurardı. Zor zamanlarda birbirine destek olacak arkadaşlıkları vardı. Mutlu zamanlarda birlikte gülmek ve anı paylaşmak için muhakkak sohbet masalarında bulunurdu. Sevginin tanımını yapmakta biz ne kadar zorlansak da o yüzlerce sevgi tanımını hiç zorlanmadan türkü söyleyerek yapardı.

Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevmenin yeterli olmadığını bilirdi. Ölümün her şeyi yok edeceğini bildiği için ruhu, hayali daha çok severdi. Onun için sevgi; zamanı, mekanı, mesafeyi, evrenleri aşan bir duyguydu. Bir peri masalına dönen sevgisi, kalbinden kaleme Maçka deresi gibi bazen azgın, bazen de yalın bir şekilde akardı.

Giyin kuşan Ayşem

Gel geç bizim köylerden

Bakacağım peşine

Utanırım ellerden

Soğuk soğuk sulardan

İçti güzelim içti

Canımı yaka yaka

Geldi yanımdan geçti

Yanımdan geçti Ayşem

Yaktı gönlümü yaktı

Biraz gittikten sonra

Döndü geriye baktı

Ayşemin arkasından

İki ağız seslendum

Dedi bana ufağım

Seni çok göresledum

Alamadum yarumu

Sebepdur kardaşları

Son görduğumde yari

Beyazladı saçları

Ufağumun yaşları

Karıştı yaşlaruma

Kurban olayım dedi

Aklaşan saçlarına

Benim küpelerini

Aldı kulaklarından

İki damla yaş aktı

Solgun yanaklarından

Biri birine Ayşem

Böyle nasıl bağlandık

Ayrılırken sarıldık

İkimizde ağladık

Sevgiyi sayfalara, fotoğraflarla veya anılara bazen sığdıramazsın. Sonsuza kadar canlı ve özgür kalır. Bazen de hayat için yaptığın pla, hayatın senin için yaptığı planın gerisinde kalır. Bir trenin raydan çıkması gibi uygulamak istediğin plandan çıkarsın. Bir peri masalına dönen sevgi satırları bir trafik kazasıyla son bulur.

Maçkalılar giyimine ve kişisel bakımına çok önem veren bu Türkçe hocasını tanıyabildiniz mi?

 

Not: Haftaya devamı var.