Zamanın ilerlemesi, bizi değerlerimize daha bağlı, dürüst insan yapacağı yerde değerlerimizi, dürüstlüğümüzü ve ahlakımızı kaybeder bir zaman aralığına getirdi. Ne yazık ki artık bir çokları tarafından dürüstlük; salaklık, ahmaklık, enayilik olarak kabul edilir oldu.

Dahası da dürüst ve güvenilir olmak ender bulunan bir nitelik haline geldi! Sahte hevesler, abartılar, sanal kişilikler, yaptığı ile yazdığı arasında oluşan uçurumlar, insanların kendilerine bakmadan herkesin sahip olamayacağı şeyleri istiyor olmaları, kendisini farklı şekilde yansıtması ve daha da önemlisi hiçbirimizin bunları kabul etmeyişi!

Anlayacağınız, dürüstlük zamanın ilerlemesi ile terk edilmiş, değerini ve anlamını kaybetmeye başlamış çok önemli bir erdemdir. Siyasi arenada toplumumuzun tercihlerini belirlerken değerlendirmeye bile alınmadığı bir kriter haline gelmiştir. Bu kadar ahlaksızlığın yaşandığı bir toplumda yaşamanın utanç vericiliğinin en acı tadıdır dürüstlük!

Bu toprakları çok zaman önce terk ettiğine inandığım bu değere bir örnek vermek için yazıma başladım. Yanlışı doğrudan ayırabilmek amacıyla ahlak kavramının doğasını anlamaya yardımcı olacağı ümidiyle yaşanmış bu dürüstlük olayını size anlatmaktan onur duyuyorum.

Yıl 1974... Uzun bir mücadele ile geçen yarışmaların sonucunda Trabzonspor artık birinci lige çıkmıştır. Kimimize göre sevgide sınır tanımayanların ifadesidir! Kimimize göre köşeye sıkıştığında çıkış yoludur! Kimimize göre yenildiğimizde sımsıkı bağlanmaktır! Kimimize göre gözyaşlarını elinin tersiyle silip, göğsünü gererek dünyayı bordo mavi görmektir! Kimimize göre ise tabutuna Trabzonspor bayrağı astırmaktır Trabzonsporluluk!

Bana göre de bir başkaldırı, bir devrimin başlangıcı ve dahası da dürüstlüğün, ahlakın, inancın sembolüdür! Artık bir yıl geçmiş 1975-1976 yılı sezonunda Trabzonspor, Türkiye Kupası'nda Fenerbahçe ile eşleşmiştir. Bu sezon Türkiye'nin Trabzonspor'u tanıyacağı bir sezondur.

İstanbul'daki ilk maç büyük mücadelenin sonunda 0-0 biter. Artık turu geçmek ikinci maça kalmıştır. Trabzon şehrinde büyük hazırlıklar ve heyecan var. O hafta bu maçın dışında şehirde hiçbir şey konuşulmaz. Şehir tümüyle sanki maça çıkıp oynayacak gibi hafta sonuna hazırlanıyor.

Fenerbahçe Trabzon'a uçakla gelir ve havaalanında yöneticiler tarafından karşılanır. Ancak Fenerbahçe'yi bir sürpriz beklemektedir. Fener'in gol makinesi Cemil Turan havaalanında asker kaçağı olarak gözaltına alınır. Herkes şaşkınlık içindedir. Askerler Cemil Turan'ı alarak Trabzon Lisesi'nin karşısındaki garnizona götürürler.

Fenerbahçe'nin yöneticileri panik halindedir ve ne yapacaklarını bilemezler. Trabzonspor Başkanı Salih Erdem onları sakinleştirmeye çalışır.

“Merak etmeyin! Ben gidip tugay komutanıyla konuşacağım!” der. Fenerbahçe yöneticilerinin şaşkın bakışları arasında oradan ayrılır.

Trabzonspor Başkanı Salih Erdem, başkan yardımcısı Şamil Ekinci'yi yanına alarak tugay komutanının yanına giderler. Bir iki hoş beşten sonra başkan Salih Erdem oturduğu yerden kalkar ve tugay komutanının masasına doğru bir iki adım atar ve konuşmaya başlar.

“Sayın Tugay Konutanım, bu maça Fenerbahçe, futbolcusu Cemil Turansız çıkarsa bu haksız bir rekabet olur. Bu Trabzonspor'a ve şehrimize yakışmaz! Sizden ricamız bu maça çıkması için Cemil Turan'a izin vermeniz olacaktır.”

Tugay komutanı bu dürüst ve asil hareketin karşısında kayıtsız kalamaz ve Cemil Turan'a bu maçta oynaması için izin verir.

Trabzonspor Başkanı Salih Erdem, Fenerbahçeli yöneticilere bu müjdeyi onların şaşkın bakışları arasında verir. Artık maç zamanı gelmiş Avni Aker tıklım tıklım dolmuştur. Fenerbahçe sahaya Cemil Turan'la beraber çıkar. Cemil Turan maçta Trabzonspor'a bir de gol atar; ancak Trabzonspor Hüseyin Tok'un iki golü ile kazanır ve tur atlar.

Bu asil ve dürüst davranış kupalarla dolup taşacak on yılın başlangıcı olmuştu. 1975-76 sezonu sonunda şampiyonluk ipini göğüsleyen Bordo-Mavililer, şampiyonluğu ilk defa İstanbul dışına taşıyarak Türk futbolunda yerleşik her ne varsa altüst etmiş ve bir devrime imza atmıştı.

Öte yandan söz konusu başarıyı hala ‘tesadüfi’ olarak değerlendirenler de vardı. Neticede Türk futbolunda sarsılmaz sanan bir paradigma kökünden sarsılmıştı. Ancak Trabzonsporluların kendilerine güveni tamdı. Çünkü ‘Trabzonspor’ gerçeğinin sağlam temeller üstüne oturduğunu iyi biliyorlardı.

İşte bu sağlam temellerden ayrılmayan, öz evlatlarına güvenen, idarecisi, futbolcusu ve seyircisiyle dürüstlüğe, spor ahlakına önem veren, “Kazanmakta her yol mubahtır!” demeyen eski Trabzonspor özlemime kavuşmak umuduyla!

Etik dışı davranışların ülkeye verdiği zararlar konusunda toplumun her kesiminin bilinçlendirilmesi gerekir. Bunun için ailede başlayıp, okullarda devam eden eğitimle etik ve sorumluluk gibi temel değerlerin verilmesi çok önemlidir. İnşallah bu evreyi başarırız!

Kaynak: Milliyet Gazetesi, Ergün Emek-Fatih Halisçelik