Görünen manzarayı tarif etmek gibi olacak ama... Olsun, biz yine yazalım. Yararı olur. İkinci Büyük Savaş sonrasında Nazi Almanya’sına karşı savaşanlar; aralarında anlaşamayınca dünya yeni bir krizin içine girdi. Başını ABD'nin çektiği "Demokrasi" cephesi ile Sovyet Rusya'nın liderliğinde oluşan "Demirperde" cephesi olmak üzere dünya iki ayrı gruba ayrıldı.
Bu konuda dünyanın yaşadığı sıkıntıları, acıları biliyoruz.
Peki, böyle bir ortamda savaşa girmemiş Türkiye'nin iki ayrı dünya görüşündeki kamplardan Batı dünyasının yanında yer alması nasıl oldu. Türk diplomasisinin bu zaferini tarih yazıyor.
O günün koşullarında savaş boyunca tarafsızlık politikasını başarılı bir şekilde sürdüren Türkiye'nin; Batı dünyasını tercihinde yine günün koşulları gereği olduğu da bir gerçek...
Bu da çok isabetli bir diplomasi başarısıdır Türkiye'nin...
Artı, "soğuk savaş"ın had safhada yaşandığı 1950'li yıllarda Türkiye'nin NATO savunma topluluğunda yer alması da ülke güvenliği açısından ayrı bir zaferdir bilenler için...
Türkiye, Uzak Doğu'da Kore'de çıkan savaşa Mehmetçik'i gönderirken içte eleştiri aldı ama dünya barışı için yaptığı bu jest karşılığında Batı dünyasının içinde yerini daha da sağlamlaştırdı, bu topluluğun bir parçası olduğunu gösterdi.
Peki, Türkiye NATO'da yer almak için ortaya bir tavır koymasaydı' ne olacaktı?
Bunu akıl/izan sahipleri biliyor.
***
Türkiye, Batı dünyasının güvenliği için üstlendiği "ileri karakol" görevi "Demirperde"nin yıkılmasıyla azaldı mı?
Hayır azalmadı... Azalmadı ama dünyada daha önce oluşan "Demirperde" bloğunun dağılması Batılı sömürücülerin dikkatini hemen bu ülkelere çekti. "Demirperde" bloğundan ayrılan ülkeler hemen NATO şemsiyesi altına alındı.
Özellikle ABD'nin İslam ülkeleri üzerinde BOP tuzağıyla kurmak istediği sömürü düzeni Ortadoğu coğrafyasında yüz binlerle insanın canına, çok daha fazlasının yaralanmasına, malının mülkünün mahvolmasına yol açtı.
Başka bir sinsi proje de "ılımlı İslam" adı altında Orta Asya ve Orta Doğu ülkelerinin içini dini yoldan boşaltıp buralarda kendi yönetiminde küçük kolay yutulur devletçikler kurma çabaları ortaya çıktı.
Batı dünyası bulduğu maşayı kullanacak, İslam ülkelerini sömürmeyi bu yoldan sürdürecekti.
Tüm bu sinsi ve lanetli girişim, Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişimiyle su yüzüne çıktı.
Aynı girişim, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde de zaman içinde olgunlaştığında yapılacak ve Batı Dünyasının sömürü doymazlığı dünyaya bu yoldan yayılacaktı.
Orta Asya ülkelerinde, Rusya'da, Azerbaycan'da, Afrika'da, Balkanlar'da açılan okulların amacı ne idi? Bunu da düşünelim.
***
Batı Dünyası artık kendi kendine yetmiyor. Teknolojik anlamda ne kadar ileri gidilirse gidilsin, Batılı insan daha çok refah/mutluluk peşinde koşarken kalkınamamış, mazlum ülkeler insanının ekmeğinde, servetinde gözü kaldığını yaşanan olaylar gösteriyor. Batılı; yaşamak için her zaman ve her yerde sömürü yapmak zorundadır. Onun için bu dünyada -bundan böyle- mazlumlara rahat yok.