Son günlerde sosyal medyada adeta zirve yapan, toplumda konuşlan çirkin, bir o kadar da hayasız bir olay, toplumumuzda çalkalanıyor. İnsanın düşünmesi bile ürpertici olan bu olayın düşündürdükleri ve toplumumuzdaki yansımalarını aktarmak istiyorum. Bu ve bunun gibi çirkin, sapık ve ahlak dışı bir olay her kimden ve nereden gelirse gelsin, kim yaparsa yapsın, hiç bir zaman kabul edilmesi mümkün değildir. Öncelikle bunu şiddetle ve nefretle kınıyoruz ve asla uygun bulmuyoruz. Çünkü Türk milleti olarak yaşantımızda, böyle sapık ve sapkınlıklara, asla hoş bakılmaz ve rıza gösterilmez. Yapılan veya yapıldığı iddia edilen bu çirkin olay, kendi evlâtlarımızın başına gelse, biz bu çirkin olayı gerçekleştiren sapkını yaşatmayacak kadar, duyarlı bir ahlâk anlayışına sahip insanlarız. Ancak bu toplumda, siyasi düşmanlıkların had safhaya ulaştığı günümüzde, bu ve buna benzer birçok hadisenin birileri tarafından nasıl istismar edildiğini de görmüyor değiliz.
Toplumda, bir yerde vuku bulan çirkin bir olayı, sadece bu olay değil, bunun gibi, görünen, görünmeyen, bilinen ve de bilinmeyen birçok çirkin hayasız sapıklıkları, karşı çıkma adına kullanarak bir yerleri hedef göstermek ve o topluluğun üzerinde nefret yaratmak, kötülemek, karalamak da bir o kadar çirkin ve hayasızlıktır. Bu gibi yaklaşımlar asla doğru değildir.
Samimi olan düşünce, her ne olursa olsun, olayların istismar aracı olarak kullanılmadan, araştırılıp, suçlunun ortaya çıkarılması ve hak ettiği cezaya çarptırılmasıdır. Toplumdaki aile yapımız ve yaşantımız her gün bozulmaya doğru hızlı bir şekilde devam etmektedir. Bu topluma, bu insanlara ne oldu ki, insanı insan yapan temiz ahlak anlayışı ve yaşantısından uzaklaşıp, nefislerinin kötü istek ve heveslerine uyarak, çirkin işlere tevessül eder duruma geldiler. İnsanlık erdemleri, inançları ve de ahlak anlayışları yok olup gitmeye başladı. Toplumumuzu oluşturan insanların bir kısmı, batı ahlak ve yaşantısına özenen bir topluma dönüşmeye yüz tuttu. Nefsin kötü istek ve arzuları, toplumda zirveye çıktı.
Her geçen gün, güzel ahlâk anlayışlarımız, örflerimiz ve de inançlarımız yok olmaya başladı. Olaya geniş perspektiften bakılması gerektiğine inanıyorum. Toplumumuzu ayakta tutan aile bağlarımız gevşetilip, bir bir sanki elimizden kayıp gidiyor. Oysa biz tüm benliğimiz, tüm inancımız ve de tüm yaşantımızla örnek ve gıpta ile bakılan bir aile yapısına sahip, başkasının malı, canı ve namusu bizim korumamız ve güvencemiz altında olan anlayışa sahip bir toplumduk. Bizler bu güzel değerlerin, yaşantımızla örnekleriyiz diye hep gururlanır ve övünürdük. Şimdi ne oldu bize, bu toplumda öyle çirkin ve ahlâk dışı olaylar zuhur ediyor ki, her geçen gün farklı ahlâk dışı hadiselerle karşı karşıya kalıyoruz. Neden bu toplum, bu insanlar, bu kötü ve bu iğrenç durumları yaşarlar. Avrupa ve batı medeniyetleri, özgürlük ve serbestlik adına, toplumlarındaki tüm ahlaki değerlerini kaybetmişler. Bizde de Avrupa’nın bu anlayışına paralel yapıda, öyle bir gençlik türemeye başladı ki, bu bizim gençliğimiz asla olamaz diye kendi kendime düşünüyorum.
Bizim gençliğimiz de yavaş yavaş kontrolden çıkıyor gibi. Avrupa, tarih boyunca biz Müslüman Türk milletini savaşlarda yenememişler, sağlam temeller üzerine kurulu olan aile yapımızı bozarak, yenebileceklerini görmüş ve bu yapıyı bozmak için ellerinden gelen tüm imkanları kullanmışlar, kullanmaya devam ediyorlar. Onlar bunu yaparken, bizler de bu süreci hızlandırmak için elimizden geleni yapmıyor muyuz? Evet biz de onların değirmenine su taşımaya devam ediyoruz, bozulmaya devam ediyoruz. Çirkinlikler, ahlâksızlıklar, namussuzluklar, gayri ahlaki olan her türlü melânetler, kimden nereden nasıl gelirse gelsin, biz onların hepsini lânetliyoruz, kınıyoruz ve reddediyoruz. Bu ülkede kim çirkin işleri yapıyor ve yaşıyorsa, en şiddetli cezaya çarptırılmasını yetkililerden istiyoruz. Bu nedenle çirkin işleri yapanlara, bu cezayı uygulamak için, idamın da tekrar geri gelmesi isteğimizdir. Biz Müslüman Türk milletiyiz. Bizim dinimiz ve inancımız bize; doğru olmayı, dürüst olmayı, haksızlık yapmamayı, helali haramı bilmeyi, büyüklerimize saygı, küçüklerimize sevgiyi emretmiyor mu?
Bizim inancımızın emir ve yasaklarına baktığımızda, tüm ahlâksızlıkların, tüm çirkinliklerin, tüm haksızlıkların yasak olduğunu, bu suçları işleyenlere, bu dünyada ağır cezaların verilmesini emrettiğini görmüyor muyuz? Hepsi apaçık yüce kitabımızda ifade edilmiyor mu? Bizi yaratan bu emir ve yasaklara uyun. Hayatınızı, aile yaşantınızı bu kurallara göre yaşayın. Bunun sonucunda hesaba çekileceğimizi bize bildirmiyor mu? Elbette kesin ifadelerle bize bildiriliyor. O zaman bizlere düşen en önemli görev, bu kurallar dahilinde hayatımızı ve yaşantımızı tanzim ederek yaşamaktır. Hepimizin insan ve Müslüman olarak, bu dünyadan öbür âleme göçeceğimizi, sonunda mutlaka, ama mutlaka hesap gününde hesaba çekileceğimizi bilerek, görevlerimizi yerine getirmek mecburiyetindeyiz. Yetkili ve sorumlu olan devletimize de diyorum ki; Türkiye Cumhuriyeti devleti toplumumuzda bu çirkin fiiliyatları ve bu ağır suçları işleyenlere en ağır cezaları verecek. Yasa ve kanunları da çıkarın, çıkarın ki, bu çirkin suçları işleyenler hak ettikleri cezalara çarptırılsınlar. Onların bu insanlık dışı işledikleri suçlar cezasız kalmasın. Her şeyden önce ahlâk ve maneviyat, bunun içinde, iyi bir eğitim, iyi bir Müslüman ve iyi bir insan...
Sonucunda, ahlaklı bir birey ve bir toplum.
Eğer bizler, batının teknolojisini, sanayiini ve ekonomik kalkınmasını değil de, ahlâk anlayışını ve aile yapısını örnek alıp yaşam biçimi olarak benimser ve öyle yapmaya kalkarsak, Müslüman toplum olarak, yıkılmaya mahkûmuz.