Aslında sağlık sistemimiz çok daha iyi işleyecek ama ah şu doktorlar olmasa. İşleri güçleri dönen çarka çomak sokmak.
Yok efendim neymiş, günde yüz hasta bakılır mıymış? Bak ne olacak, eline mi yapışır? Kimse senden muayene etmeni istemiyor ki, hasta kapıdan baksın sadece göz göze gelin yeter. Muayeneye ne gerek var, Doktor değil misin hastanın teşhisini gözüne bakınca koyabilmen lazım. Muayene etmeden olmazmış da, hastanın yararına değil zararına olurmuş da daha neler neler. Yaz reçetene dört ayrı hastalığa iyi gelecek dört ayrı ilaç ver. Hasta memnun mu sen ona bak, gerisini karıştırma. Bunu da sana ben mi öğreteceğim? Kafanı çalıştır, kıvrak zekalı ol biraz.
Bak bir de hastanın yakınını polikliniğe almama huyunuz var çok sinir oluyorum bilesiniz. Ne demek hastanın şikayetini dinlerken kocasını dışarıya çıkarmak, aralarında gizli saklımı var? Soracağın soruları eşinin yanında sor, ama sakın eşinin rahatsız olacağı sorular sorma. Ne öyle kadın organlarıyla ilgili sorular filan, hem de eşinin yanında, bak adam rahatsız oldu tepik geliyor ona göre.
Bir de çok yoruluyorum muhabbeti var. Yorulmayacaksın kardeşim, doktor değil misin, doktor yorulur mu? Benim on beş gündür ara sıra sağ kasığımda olan kaşıntım senin yorgunluğunu mu bekleyecek? Bana ne sabaha kadar uyumadan ameliyathanede uğraşmışsan, hayat kurtarmışsan? Hayır madem yorulacaktın neden doktor oldun? Bak fark ediyorum hiç yüzün gülmüyor, sanki bana karşı tavrın var. Yüzün gülecek kardeşim, ben hastayım kasığım kaşınıyor morale ihtiyacım var, bana ne senin moral bozukluğundan, yorgunluğundan, çocuğunun hastalığından. Gerekirse Hacivatlık yapacaksın, Pişekar olacaksın beni güldüreceksin bu senin görevin, bunları sana Tıp Fakültesi’nde öğretmediler mi? Hem benden önceki hastayla çok zaman harcadın benim randevu saatim beş dakika geçti mağdur oldum, bana ne o hasta son evre kanserse. Sanki ne yapacaksın ki, kaşıntıma şöyle bir bakacaksın o kadar, beni tam beş dakikadır lüzumsuz yere bekletiyorsun. Beni bekletmeye hakkın yok, kahvede pişpiriğe bekliyorlar yerimi kaybedeceğim senin yüzünden. Bak gider hasta haklarına şikayet ederim seni, kaç savunma verirsin düşün artık.
Yok efendim en yüksek puanlarla Tıp Fakültesi’ne girmişte, altı sene gece gündüz sürüne sürüne bitirmişte, üzerine dünyanın en zor üç sınavı arasında sayılan uzmanlık sınavını kazanmış, en büyük zenginliğin her gece uyuyabilmek olduğunu öğreten 5 yıllık azabı çekip uzman olmuşta, sonrasında mecburi hizmetler falan... Bana ne kardeşim okumasaydın, bana mı sordun da okudun? Benim kaşıntım ne olacak bana onu söyle? Bizim partinin mahalle teşkilat başkanı dayımın oğlu olur, arayıp bir şikayet edersem bak o zaman seni kimler arıyor, telefonları sayarsın.
Doktor oldun da ne oldun? Senin bir senede aldığın paranın on katını bizim mahalledeki ilkokul mezunu Selami bir ihaleden aldı, hem de bir gram ter dökmeden, partideki dayısı sağ olsun ayrı mevzu. Hem senin elinde olmadan çıkan bir komplikasyon bütün malvarlığını tazminat olarak götürebilirken, senelerce mahkeme kapılarında süründürürken, Selami’nin yaptığı köprü iki defa yıkıldı altında dört kişi kaldı da Selami’ye hiçbir şey olmadı, her defasında hak edişini misliyle katlayarak tekrar tekrar aldı köprüyü yeniden yaptı haberin var mı? Çapın kadar konuş derler adama...
Neyse ben muayene olmaktan vazgeçtim, kaşıntımda geçti zaten. Bu gece tekrarlarsa uyuyamazsam acil servise gelirim doktora baktırırım. Bak doktor gene ters ters konuşuyorsun, ne demek acil servisi böyle durumlarla meşgul etmeyin? Ben acilim diyorsam acilim, sana mı soracağım. Tam dayaklıksınız yemin ediyorum, ama büyüklük bende kalsın..