Şekip Ayhan Özışık, “Üstün bir ud virtüözüdür!” demiştim ya işte bu ud virtüözünü ve ekibini herkes dinlemek istediği için onlar da Anadolu turneleri yapıyorlardı. Bu sefer ilk durak Bursa'ydı. Akşam çok güzel bir gece geçirmiş ve çok alkış almanın mutluluğuyla oteline dönmüştü.
Odada bir sigara yaktı, odanın penceresine doğru üç dört adım atarak pencereyi açtı. Derin derin nefes aldı, sigara dumanını içine çekti. Dışarıda hafif bir rüzgar esiyordu. İçine çektiği nefesi trene binen insanlar gibi hafif esen rüzgar treninin içine doğru üfledi.
Rüzgar treni yolcularını almış gibi sigara dumanını içine alarak yavaş yavaş camın önünden ayrılmaya başladı. Üstat bu hava durumuna dalmış, dumanın rüzgarın içindeki hareketi takip ediyordu. Hüzünlü bir yolculuk gibi duman ondan uzaklaşıyor, üstat da onu gözleriyle takip ediyordu.
Artık duman caddenin karşı tarafına rüzgar gücüyle geçmiş, seçilmez bir hale gelmişti. İstasyondan ayrılan trenin uzaklaşmasıyla dumanının gözlerden kaybolması gibi duman kaybolmuştu. Sanki trene bindirdiği, sevdiği bir insanın uzaklaşmasını içinde hissetti.
Tam sigara dumanını takipten vazgeçmişti ki caddenin diğer tarafında bulunan evin penceresinin açık olduğunu fark etti. Sigara dumanını alıp götüren rüzgar açık olan pencerede bulunan kırmızı perdeyi bir bayrak gibi sallıyordu. Artık gözü ona takılmıştı.
Penceresi açık olan odanın içindeki bulunan güzel, rüzgardan rahatsız olmuş olacak ki pencereyi kapatmak için ayağa kalkınca açık olan pencere birden üstadın gözünde bir tabloya dönüşmüştü. Çerçevenin içinde simsiyah dalgalı saçlar, yay gibi kaşlar ve ok gibi kirpikleri o uzaklıktan seçebiliyordu. Ateşe düşmüş gibi içi yanmaya başlamıştı!
“İlk görüşte aşık olmak bu olsa gerek!” diye içinden geçirdi. Karşı tarafın ateşi onu etkilemeye başlamış, yüzünün kızarmasının dışında ayaklarına doğru bir sıcaklık hissetmeye başlamıştı. Halbuki ayakları hep soğuk olur, “Hiç ısınmıyor!” diye bazen şikayet ederdi. “Aman Allahım, bu nasıl bir güzellik!” diye içinden geçirdi.
Üstat, odasında bulunan pencereye daha da yaklaştı; içinden “Ne olursun örtme perdeyi!” diye geçirdi. Karşı taraftaki bayan onu fark edince bir an durakladı; artık zaman durmuş, bakışlar bir halat yarışmasında bulunan iki rakibin birbirini çekmesi gibi sokağın iki yanı bakışlarla birbirbirine yaklaşmıştı.
Üstat, elini sokağın diğer tarafına uzatıp bu bayanın elini tutmak istercesine iki elini ayağa kaldırıyordu ki o güzeller güzelinin de elini ayağa kaldırdığını fark etti. Birden duraksadı, ancak karşı taraf duraksamayarak hareketine devam etti. O eller, pencereyi güzel bir portreyi duvardan indirir gibi kapattı.
Üstat, gözünde kaybolan o güzelliğin arkasından bakakaldı. “Keşke ben hızlı davranıp elimi uzatıp elinden tutabilseydim de pencereyi kapatmasını engelleseydim!” diye geçirdi. Kalbinde bir heyecanla kendi penceresini kapatarak odada bulunan masanın yanına oturdu. Masada bulunan kağıdı ve kalemi önüne alarak şu satırları yazmaya başladı:
Açık bırak pencereni
Örtme perdeyi bu gece
Sana yaptığım bu şarkıyı
Sana yaptığım bu besteyi
Rüzgârlar getirebilsin
Aç artık avuçlarını
Yum gözlerini iyice
Ağlayıp yalvarmak için
Diz çöküp yalvarmak için
Ellerim uzanabilsin
Açık bırak pencereni
Örtme perdeyi bu gece.
Üstat, o akşam hiç uyuyamamış, pencerenin önünde kalakalmıştı. O güzelin perdeyi açmasını beklemişti. O perde o akşam bir daha açılmadı.
Lakin daha sonra üstat, ilk görüşte aşık olduğu bu kadınla tanıştı ve sonra da evlendi. İlk görüşte aşık olup evlendiği kadının üstada mutluluk getirip getirmediğini bir hafta sonra size anlatacağım. Şimdilik hoşçakalın.
Kaynak: Annemin Şarkıları