Maç öncesi puan hesaplamasında 1 puanı yeterli gören Antalyaspor, maçın hemen başında “maçın 8. dakikası, oyunun 3. dakikası” gole kavuşunca, oyun anlayışını yeniden inşa etti.
Hazırlık dönemi maçlarını saymazsak, lig müsabakalarının 11. maçında da Trabzonspor’un oyun anlayışı konusunda bilgi sahibi olamadık. Her müsabaka rakip değişebilir ancak Trabzonspor’un oyun anlayışı değişmemeli. Büyük takım, oyun anlayışı üreterek bu oyununu rakibin bütün önlemlerine rağmen oyun alanına taşıyabilen takımdır.
Rakip için 1 puan altın değerinde. Yani yenilmek istemiyor.
Kendi yarı alanında topun arkasına geçerek seni bekleyen bir takım var. Peki sen ne yapıyorsun?
Rakibin bu oyun yaklaşımını kendi lehine çevirmek içine yaptın? Kendi yarı alanında yan paslar ile hazırlık organizasyonu, düşük tempoda bir oyun ve sonra hareketsiz hücum adamlarına uzun toplar ile gol yapmayı denedin.
Yavaş oyun ve Antalyaspor’un çakılı savunma bloğuna hapsolmuş hücum adamlarına -N’Doye- atılan toplar Antalyaspor’un beklediği ve hazır olduğu bir oyun anlayışıydı. Bunun yanında, zaman zamanda başarılı olan farklı bir oyun anlayışı da Yusuf’un getirdiği toplar ile gol noktasında N’Doye ile gol yapmayı denemeleri oldu. Ancak bu yaklaşıma yakaladıkları üç pozisyonu -N’Doye ve Okay- değerlendiremediler.
Aslında maçın hikayesi 32. saniyede okundu. Hava topu mücadelesine uzanan iki oyuncu; Celustka ve Mustafa Akbaş. Gol öncesi köşe atışından gelen topa uzatılan iki kafa; Celustka ve Mustafa Akbaş.
Şüphelerim var. Mustafa Akbaş, çarpışma sonucu aldığı darbe ile görüş acısında azalma olmuşmudur ?
Mustafa Akbaş’ın oyun konsantrasyonun düştüğü bir anda gol olması acaba bir değişikliği gerektir miydi ?