Kosova maçı öncesi yapılan basın toplantısında Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, futbolculara sorulan sorular sonrası, kendine sorulacak soru turuna başlanmadan önce Hırvatistan, Ukrayna ve İzlanda maçı kadrosuna alınmayan oyuncuların gündeme getirilmesinin,  maç öncesi konsantrasyonu olumsuz etkileyebileceği “...tuzağa düşmem” gerekçesiyle, kadroya daha önce almadığı oyuncuların tekrar kadroya alınmasına ilişkin soruları yanıtlamayacağını açıkladı.
Terim’in dile getirdiği  ve günlük konuşmalarımızda kullandığımız ya da duyduğumuz bu deyimin ne olduğu, ne anlama geldiğini, ne zaman kullanıldığını kabaca biliyordum. Ancak yine tam anlamının ne olduğunu öğrenmek için sözlük karşılığına baktım.
Tuzak; Birini ya da birilerini güç ve tehlikeli durumlara düşürmek için kurulan düzen. Dolap. Hile.
Terim tuzağa düşmem derken aklıma takılanlar şunlar oldu. Arda, Selçuk, Caner, Burak, Gökhan ve Hakan’ı kadro dışı bırakarak tuzağı “güç ve tehlikeli durumu” kim ya da kimler kurmuştu. Basın mensupları mı ? Federasyon mu? Bilmediğimiz bir yapılanma mı? Yoksa daha sonra Kosova maçı öncesi bu oyuncuları kadroya dahil edilmesinde telefon görüşmesi yapanlar mı (Emre-Arda)  tuzak kurdu.
Yanıtını Kosova maçı sonrası yapılacak basın toplantısında bekledik. Ama yine net bir yanıt alamadık. Net bir yanıt olmamasının nedenini  yine “Correct” doğru olmayan bir ruh halini sergileyen Terim’in dönüşe ilişkin söylemlerinden anladık.
   • ... İçime sinmeyen bir karar
   • ... Gönlümde yoklar
   • ...  Sonra tatmin oldum.
Şeklindeki açıklamaları hala konuya ilişkin söylemediği, söylemek istemediklerinin kendinde saklı olduğunu anladık. Bu düşüncemizi kendisi de “insanların  kendilerine sakladığı şeyler vardır” cümlesi ile dile getirdi.
İçine sindirerek almadığı ve gönlünde yok saydığı oyuncuları kadroya alma nedenini, önemli olarak tanımladığı birinden aldığı telefon ile açıkladı. Sonra da bu önemli kişinin kim “Emre Belözoğlu” olduğunu belirtti.
Bu süreç Türk futbol tarihinde karanlık bir sayfa olarak yerini almıştır. Ta ki Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim ya da sürecin özneleri, eyleme ilişkin açıklama yapana kadar.
Umarım bir gün Terim tuzağı hazırlayanları “bildiklerini” kamuoyu ile paylaşır. Spor ve futbol kamuoyu, futbolumuzun  gelişmesini engelleyen  bu ayrık otların açıklanmasını, Türk Futbolunun geleceği bakımından önemli  bir gelişme olarak beklemektedir.

KOSOVA MAÇI

Top tekniği ve becerisi bakımından yetersiz olan oyuncuların oluşturduğu bir takım Kosova. Ancak oyunu “savunma-hücum” disiplini içinde oynamaya çalışan bir takım. Bunu yaparken  öncelikle güvendikleri  fiziksel özellikleri olmaktaydı. Böyle  bir takıma karşı ilk kez müsabakanın 16. dakikasında ancak duran bir top organizasyonu ile gol tehlikesi oluşturduk
İkinci yarı Oğuzhan-Yunus Mallı değişikliği ile çakılı oynayan Kosova savunmasını top ile mesafe katederek bozan Yunus’un, ceza alanı içerisinde topu Burak ile buluşturması gol ile sonuçlandı.
Ardından 55. dakikada Volkan Şen, Burak’ın Arda’dan aldığı  topun kale direğinden dönüşünü tamamlamasıyla 2. golü kazandık.
Alınan 3 puan, ileriye yönelik beklentilerimizi devam ettirmesi bakımından önemlidir.
Ancak oyun anlayışı  bakımından, Türk futbolunun belirgin bir rahatsızlığı olan tempolu oyun oynama becerisinin geliştirilmesine fırsat verebilecek bu tür maçlarda böyle bir tempoyu denememiz düşündürücüdür.