Trabzonspor, ilk yarıda berbat futbol oynadı, kötü sonuçlar aldı ve 16 hafta sonunda topladığı 18 puanla birlikte, 13. basamağa kadar geriledi. Küme düşme hattına ise 2 puan mesafede olduğu günler yaşadı. Bunda takımın kötü oyunu, birbiriyle uyumsuz oyuncuların doğal olarak sahada bütünlüğü sağlayamamasının oynadığı rol kadar, hakemlerin de inanılması güç hatalı kararlarının da rolü büyüktü. Ligdeki Kayserispor maçıyla birlikte hakemle U dönüşü yapınca takım kazanmayı hatırladı ama yine de 16’ıncı hafta sonunda tablo hiç de olumlu değildi.
Bordo-Mavili ekip, ikinci yarıya daha farklı bir görüntüde çıktı. Ligde oynadığı ilk 3 maçta aldığı 9 puan ile birlikte bir anda üst sıralara doğru tırmanma eğilimi göstermeye başladı. Kupadaki Atiker Konyaspor galibiyeti moral ve özgüven açısından iyiydi. Tabii ki bunların bütünleşmesiyle birlikte futbolu daha göze hoş gelen bir takım izlemenin de keyfini çıkarmaya başladı futbolseverler… En azından artık ligde Trabzonspor konuşulurken, kötü oynayan, farklı kaybeden bir takımdan söz edilmiyor şimdilik…
ŞU ANDA OYUNCULAR KENDİNİ SAHADA SAHİPSİZ HİSSETMİYOR
Ancak!...
Şunu ifade etmekte yarar var ki, Bordo-Mavili takımın 9 puan toplamasında takım olmak kadar, hakemlerin de tutumunun önemini yadsımamak gerekiyor. Trabzonspor ilk 10 haftada hakem kurşunlarına kurban edildiği gerçeğini daha önce yazmıştık. Bunun da tüm futbolcular üzerinde bir özgüvenin azalmasına ve sonuçta da yerle bir olmasına neden olması kaçınılmazdır. Hayatta olduğu gibi futbol sahalarında da en önemli endişelerden biri sahipsizlik duygusudur. Kendini sahipsiz hisseden futbolcu ne kadar yetenekli olursa olsun, güçlü bir kimlik ortaya koyma konusunda sıkıntı yaşar. Kuşkusuz Trabzonspor olağanüstü bir takım değildi ama o kadar da kötü olmaması gerekirdi.
Sonuçta Kayserispor ve Adanaspor maçları olmak üzere, daha sonraki süreçte hakemler Bordo-Mavili takımı gözetmeye başladılar. İkinci yarıda da bir hakem mağduriyeti ortaya çıkmadı. Bunların sonucu olarak da 3 puanlar gelirken, özgüven zirveye çıktı. Futbolcular, artık hakemler tarafından dövülmeyecek güçte bir camianın temsilcileri olarak sahada yer alıyorlar ve bu da onları iki kat daha güçlü kıldı. Bu noktadan hareketle Osmanlıspor maçının camia ve takım için büyük önem taşıdığının altını çizmek gerekir.
GERÇEK BİRTAKIMLA MÜCADELE EDİCEK
İlk yarıda iyi futbol oynayan, bunun karşılığında başarılı sonuçlar alan, Avrupa’da fırtına gibi esen Osmanlıspor aynı zamanda güçlü politik kimlikleri de arkasına alarak yoluna devam etme başarısını gösterdi. Her ne kadar ikinci yarıda istediği sonuçları alamasa da, Badao N’Diaye’nin de dönüşüyle tam kadro olarak çıkacağı Trabzonspor karşısında tüm gücünü ortaya koyacak. Bordo-Mavili ekibin hem bu takıma, hem de teknik direktörü Mustafa Reşit Akçay’a karşı olan fobisini de hesaba kattığınızda gerçekten ortaya zorlu bir 90 dakika çıkacak. Ve bu maçın kazanılması halinde, gerçekten Trabzonspor’un iyiye gittiğinin işaretlerini almış olacağız. Çünkü bana göre ikinci yarıda ilk kez gerçek bir takımla mücadele edecek. Bu maçın kazanılması halinde Avrupa için hesaplar yapılmasının önündeki önemli bir engel de kalkmış olacak. Aksi takdirde yeniden ilk yarıdaki takımı izlemeye başlamak zorunda kalabiliriz.
Bu noktada tek dileğimiz kazanmak!
Umarız gerçekleşir!