FENERBAHÇE REKABETİ VE BİR MAÇTAN ÇOK FAZLASI
Trabzonspor sezona Atiker Konyaspor galibiyetiyle başladı. Rakip ligin en hazır takımı görünümündeydi. Daha bir hafta önce Beşiktaş’ı mağlup etmiş ve Süper Kupa’yı müzesine götürmüştü. Bu takım karşısındaki galibiyet biraz da şansın yardımıyla gelmişti ama yine de güzeldi. Çünkü henüz ligin başında 3 puan almak, moral bulmak, geleceğe daha bir güvenle bakmak anlamına geliyordu. Taraftarın heyecanının daha işin başında kaybolmasının önünde engeldi. Bir hafta sonra oynanacak olan büyük bir maç öncesinde özgüvenin tavan yapması anlamındaydı. Şansa da olsa kazanan Trabzonspor şimdi de ezeli rakiplerinden Fenerbahçe’ye konuk olacak.
Büyük maçlar hep zordur. Hele sezon başında daha da zorlaşır. Çünkü takımlar oyun sistemi olarak tam oturmamıştır. Belki fizik kondisyon açısından da yeterli düzeye çıkmamıştır. Maç tecrübesi azdır. Bu nedenle, büyük maçlarda erken yenecek bir gol, karşı takımı dağıtabilir, hiç beklemediği bir sonuçla karşı karşıya bırakabilir. TFF’Nin fikstür çekiminde Trabzonspor’un sık sık ilk haftalarda Fenerbahçe ile karşı karşıya gelmesi tesadüf mü bilinmez ama zorlu 90 dakikayı oynayacağını biliyoruz. Bordo-Mavili ekip, bir dönemler sahayı zindan ettiği büyükler karşısında eski görkemli günlerini mumla aratacak noktalara geldi..
BÖYLE BİR İSTATİSTİĞİ ANADOLU TAKIMLARI BİLE YAŞAMAZ
Başta Fenerbahçe olmak üzere, Beşiktaş ve Galatasaray karşısında başarı oranı oldukça düştü. Düşünebiliyor musunuz, bu haftaki rakip Fenerbahçe tam 19 yıldır Şükrü Saracoğlu Stadı’nda mağlup edilemiyor. Böyle kötü bir istatistiği sıradan bir Anadolu takımı bile yaşamaz, taraftarına yaşatmaz. Yine bu süreç içinde 40’ın üzerinde resmi maçta aldığı galibiyetin sadece 8 olması da düşündürücüdür. Bu başarısız sonuçların sebebi kuşkusuz sadece kadro kalitesiyle ölçülecek ya da değerlendirilecek bir konu değildir. Bu özgüven eksikliğinin doruğa çıkmasının sebebidir. Bu özgüven eksikliğinde, oyuncuların yetenek eksikliğinden daha çok, ‘Yine mi yenileceğiz?’ sorusunu sık sık kendilerine sormaları ve bir de hakemlerin ne yapıp edip Fenerbahçe’yi düzlüğe çıkaracağını düşünmelerinin psikolojik ezikliğidir.
Yarın oynanacak olan kritik maça da damga vuracak olan bu duyudur. Yani oyuncular eğer Şükrü Saracoğlu’nda bir büyünün bulunduğunu, burada Fenerbahçe’yi yenmenin mucize gibi bir şey olduğunu düşünürse ve hakemlerin de rakibi kazandırmak için özel çaba harcayacağı inancı beyinlere yerleşmişse Trabzonspor’un işi çok zordur. Oysa sahada mücadele eden oyuncuların tarihinde defalarca yaptığı gibi Bordo-Mavili ekibin hakemleri de dize getirebileceğine inanırsa, Şükrü Saracoğlu’nda her hangi bir büyünün bulunmadığını düşünürlerse rakibiyle maça eşit koşullarda başlarlar ve sonuca da ulaşabilirler. Burada kazanmanın bir mucize değil, futbolcun normal sonuçlarından biri olduğu gerçeğini kabul ederek sahaya çıkacak Trabzonspor, kazanabilir de…
GALİBİYET BIÇAK SIRTI BİR DURUM ORTAYA ÇIKARACAKTIR
Trabzonspor’un bu maçı kazanması gerçekten çok anlamlı da olur. Henüz ligin başında moral motivasyon doruğa çıkar. Eğer alınacak bir galibiyetin sonunda, ‘Biz büyük takımız ve hiçbir takım önümüzde duramaz” şeklinde ego şişmesi olursa tehlikeli bir süreç başlar. Ancak, “Biz Fenerbahçe’yi 19 yıl aradan sonra kendi sahasında mağlup ettik. Her takım da bizi yenebilir. O halde işimizi her zamankinden daha ciddi yapmalıyız. Çalışmalarımızda asla rehavete yer vermemeliyiz. Sahada rakipleri küçümsemeden mücadele etmeliyiz” anlayışı egemen olursa, Fenerbahçe galibiyeti bir sıçrama tahtası haline dönüşebilir.
Yani oyuncuların ve camianın psikolojik durumuna göre bu hafta alınacak bir galibiyet bıçak sırtı bir durum ortaya çıkaracaktır. İş sorumluluğundan uzaklaşmak felaket, sorumluluk bilincinin daha da belirginleşmesi zaferlerin habercisi olacaktır. Eğer Fenerbahçe mağlup edilirse taraftarın takıma olan güveni artacak, Bu da hem kombine biletlere, hem kulübün lisanslı ürünlerine çok olumlu yansıyacaktır. Yani Trabzonspor’un maçlarını uzun süre dolu tribünlere oynamasını sağlarken, bir yandan da transferde harcanan paraların önemli bölümünün geriye dönüşümü sağlanacaktır.
KAZANMANIN AVANTAJLARI VE KAYBETMENİN SIKINTILARI BÜYÜK OLACAK
Türkiye Süper Liginde mücadele eden tüm takımlar için Trabzonspor bir tehlike olarak görülecektir. Bu bir yandan avantaj, diğer yandan dezavantaj olarak kabul edilebilir. Avantaj, çünkü Bordo-Mavili ekibe karşı korkarak sahaya çıkacak takımların hata yapmaları, hücuma az çıkmaları mümkün olacak, bu da Trabzonspor’un sahada bariz üstün olmasını sağlayacaktır. Dezavantaj çünkü rakipler sahaya 3 puan değil, 1 puan için çıktıklarında kapalı savunmalara karşı kilidi açmak hiç de kolay olmayacak ve bir yerde sonuç alamama riski de ortaya çıkacaktır. Burada da sorunu yine sahadaki futbolcuların yetenekleri ve özgüvenleri çözecektir.
Maçın kazanılması demek aynı zamanda yönetimin de rahat bir nefes almasına neden olacaktır. Kısacası Trabzonspor’un yarın akşam İstanbul’da oynayacağı Fenerbahçe maçını sadece 3 puanlık bir mücadele olarak görmemek gerekir. Bu maç belki de bir sezonun kaderinin belirlenmesi açısından büyük bir anlam ifade edecektir. Kazanmanın keyfi ve yararları saymakla bitmeyecek ama kaybetmenin zararları ve yaratacağı tahribatı da düşünmek istemiyorum. Bu zorlu 90 dakikaya çıkılırken, sezona büyük transferlerle giren ve Aykut Kocaman ile yeniden diriliş amacı güden Fenerbahçe’nin Göztepe beraberliğinin ardından yeni bir yenilgiye tahammülünün olmadığının da altını çizmekte yarar var diye düşünüyorum.
Onun için sahada ne yaptığını bilen, panik havasından uzak, futbolun doğrularını yapmaya muhtaç bir Trabzonspor görmek istiyoruz.
Ve tabii ki zaferini kutlamayı da…