Trabzonspor neredeyse takımın yarısı sayılacak eksiklerle sahadaydı; Uğurcan, Bakasetas, Abdülkadir, Hamsik ve Visca. Galatasaray ise tam kadro Trabzon’daydı!

Trabzonspor, ilk yarıda hem üretememe hem rakip ceza sahasında çoğalamama hem de oyunu sete yerleştirdiğinde anahtar pasları bir türlü atamama kaosuyla uğraştı. Kaliteli ayaklarını arasa da Trabzonspor, onların yokluğunda önemli pozisyonlar buldu fakat değerlendiremedi.

Trabzonspor’un temel sorunu ligin son haftaları, bu sezonun ilk dört haftası ve Kopenhag maçları da dahil olmak üzere devam ediyor. Sahada liderinin yani Hamsik’in olmadığı karşılaşmalarda daha çok idare etmeyi benimsiyor!  Geriden oyunu kuramıyor, temposuz, ilk 45’ten sonra fiziksel anlamda yetersiz, oyunu hızlandıramıyor ve pek tabi ki dinlendiremiyor. Ancak beni en çok merakta bırakan ilk başta temposuzluk ve bazı oyuncuların hücumdan savunmaya dönecek mecali yok! Elbette bunların bir izahı olmalı, değil mi?

Gelelim topun oyunda kalamamasına! Önceki akşam Lazio-Inter maçını izlemişseniz hakemin, futbolcuların sertliğine rağmen oyunu durdurmadığı sayısız pozisyona tanıklık ettik. “Şunlar Türkiye’de olsa 5 sarı kart, 2 kırmızı kart çıkardı, sayısız düdükle de oyun durdurulurdu” dedim.

Geçen sezon sistem dışına atılan bu sezon yeniden sistemin içerisine dahil edilen (hangisi yanlıştı hangisi doğruydu) Ali Palabıyık, 34 faul çaldı, 5 sarı kart gösterdi. Yunus’u ikinci sarıdan atamayan Palabıyık, topun oyunda kalmasına bir türlü müsaade etmedi.

Muhammet Taha Tepe… Galatasaray’ın iki pozisyonunda yaptığı kurtarışlar hem kendisine bir özgüven aşıladı hem de takımını oyunda tuttu. Bu kadar baskı altında sağlıklı kararlar verebilmek çok kolay değildir. Tebrikler kardeşim… Yolun açık olsun.