Bartholomeos yanındaki papaz kafilesi ile geldi, Meryemana Manastırı’nda ayin yaptı ve gitti. İçimizdeki bazı “hoşgörü havarileri” insan hakları ve demokrasi adına o kadar mutlu oldular ki Trabzonspor amblemli maske takan Bartholomeos’a sırtında “ekumenik patrik” yazılı Trabzonspor forması bile hediye ettiler.
Twitter’da elinde Trabzonspor forması, yüzünde Trabzonspor logolu maske ile beyaz sakallı sevimli bir ihtiyar görüntüsünün altına “ponçik dede” yazanlar bile oldu.
Bu hoşgörü abidesi insanlar Trabzon’da cemaati olmamasına rağmen ve özellikle 15 Ağustos’ta Ortodoks ayin yapılma ısrarını nedense hiç sorgulamadılar.
Ponçik dede Bartholomeos’un ısrarla kullanmak istediği bir sıfat var, ekumenik. Peki nedir bu ekumenik?
Ekumenik kelimesi Fransızca kökenli bir kelimedir ve “evrensel, tüm alemi kapsayan” anlamında kullanılır.
Fakat ne kadar kullanmak istese de Patrik Bartolomeos’un bu unvanı kullanması Lozan Anlaşması’na aykırı.
Böyle bir unvanın Patrikhaneye verilmesi, Türkiye’nin kontrol edilmesi mümkün olmayan bir Patrikhane ile karşı karşıya kalma ihtimalini doğurur.
Vatikan türü bir dinsel otorite zamanla siyasi talepler yaratıp ilerleyen süreçte Türkiye Cumhuriyeti devletinin, patrikhanenin bulunduğu ve İstanbul’un sur içi olarak bilinen kısmı üzerinde tasarruf haklarını da tartışmaya açabilir.
Bu durumu öngören Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesi Lozan’da Patrikhanenin ekumenik olma yolunu kapatmıştır.
Bazıları bu düşünceyi yersiz endişe hatta paranoya olarak görebilir. Hayır, ne yersiz bir endişe ne de paranoya. Yakın tarih incelendiğinde net olarak görülecektir ki Yunan ve Rum gibi Ortodoks toplumlarda milliyetçiliğin en önemli temsilcisi kilisedir.
Ortodoksluğu milli amaçları için kullanan bu teokratik yapı Türk milleti için her zaman yıkıcı siyasal sonuçlar barındırmıştır.
Yunanistan’ın bağımsızlığı ile sonuçlanan Mora isyanında, Birinci Dünya Savaşı’nda ve Kurtuluş Savaşımızda Patrikhane’nin tutumu ortadadır. Rum ve Yunan Ortodoks kilisesinin siyasi hedef, heves ve fonksiyonlarını daha iyi anlamamız açısından Kıbrıs Ortodoks Kilisesi başpiskoposu Makarios’un 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olması ibret verici çok önemli bir göstergedir.
Lozan’ı imzalayan devlet aklı tehlikeyi sezdiği için Patrikhane’nin İstanbul’da kalmasına izin vermiş fakat bırakın ekumenikliği patrikhaneyi Fatih kaymakamlığına bağlı bir dini kuruluş seviyesine indirgemiştir.
Lozan Anlaşması’na rağmen ekumeniklik iddiasını sürekli gündemde tutan Patrik Bartholomeos’un Sümela’da yaptığı ayin tarihi olarak 15 Ağustos’ta ısrar etmesi ayrıca manidardır.
Bilindiği gibi 15 Ağustos 1461 Fatih’in Trabzon’u fethettiği tarihtir.
Dini siyasi amaçları için kullanan bir gelenekten gelen ve “ekumenik” iddiası olan Patrik Bartholomeos’un bu tarihte ısrar etmesinin değerlendirmesini, topluma ve özellikle de Patriğe Sümela’da ayin yapma imkanı veren “Osmanlı torunlarının” takdirine bırakıyorum.
Sümela’daki ayine katılan fakat yeterince üzerinde durulmayan bir piskopostan ayrıca bahsetmek gerekir diye düşünüyorum. Ayin için gelen papazlardan biri Türk vatandaşı Loannis Lambriniadis veya piskopos adıyla Elpidoforos. Amerikan Rum Ortodoks Patrikhanesinin Başpiskoposu. Elpidoforos daha önce Türkiye’ye “Kıbrıs’ta işgalci” demesiyle gündeme gelmişti.
Son olarak 19 Mayıs’ta Türkiye’yi sözde Pontus soykırımı ile itham eden piskopos Elpidoforos mevcut Patrik Bartholomeos’tan sonra yerine gelebilecek en kuvvetli Patrik adayı. Patrikhane’nin bozuk sicili, Ekumeniklik, 15 ağustos, sözde pontos soykırım iddiası gibi faktörleri birleştirerek panoramik olarak resmin tamamına bakalım. Gören gözler ve düşünebilen zihinler gelecek yıllarda başımıza örülmeye çalışılacak pontos meselesini net olarak algılayacaklardır.
Maalesef gelecek nesillerin yaşaması muhtemel sözde Pontos meselesinin kilometre taşlarını döşeyenler ise olaya masum bir dini faaliyet ve bu faaliyetlerin getireceği bir kaç turist basitliğinde bakanlar olacaktır.
Bugün “ponçik dede” Barthelemeos’a üzerinde “Ekümenik Patrik Bartolomeos” yazan Trabzonspor formasını hediye eden insanlarımız bilmelidir ki Trabzon’un geçmişinde var olduğunu söyleyip şimdiki durumunda ve geleceğinde söz sahibi olmak isteyen bu Ortodoks zihniyetin ideali olan pontosun kilometre taşlarını kendi elleriyle döşemektedirler.
Hediye ettikleri “Ekumenik Patrik” yazılı Trabzonspor forması ile Pontosçu Patrikhanenin temsilcisi Bartolomeos’u geçmişinde hak iddia ettiği Trabzon’un bu günkü değerlerine de ortak edip hissetmek istediği ve ihtiyacı olan aidiyet duygularını kendi elleriyle hediye ediyorlar.
Bu aymazlığı gördükçe 1997 yılında “Venizelos” gemisiyle aynı amaçlarla Trabzon’a gelen Bartholomeos ve ekibinin karaya çıkmasına engel olan insanlarımızı takdirle anıyor ve selamlarımı gönderiyorum.
Tarih en iyi öğretmendir ve bize göstermiştir ki bu coğrafya hatayı affetmez.
Anadolu coğrafyasında var olmak istiyorsanız akıllı olacaksınız, mevcudiyetinizin mührü olan kimliğinizi sulandırmayacaksınız ve yere sağlam basacaksınız.
Siyasi emelleri olan iyi niyet havarilerine kanmayacaksınız.
Bu coğrafyanın gerçeklerine göre davranacaksınız.
Yoksa üstünde yaşamış bütün medeniyetleri en ufak bir yanlışında öğüten Anadolu sizi de öğütür, tozunuz kalmaz, esameniz okunmaz.
Dünyada Anadolu kadar fazla medeniyetin doğduğu ve yok olduğu başka bir coğrafya yoktur, gösteremezsiniz.
Anadolu için medeniyetlerin beşiği denir ama aynı medeniyetlerin mezarı olduğu gerçeği sürekli gözden kaçar.
Bu medeniyetler mezarlığında kaybolmak istemiyorsanız milli kimliğinizi ve değerlerinizi inatla muhafaza edip savunacaksınız.
Başka yolu yok.
Bir sonraki yazımda gelecekte gündeme getirilmesi muhtemel sözde pontos meselesini başka bir açıdan ele alacağım.