İlk yarının son maçında sahasında Süper Lig’in sessiz lakin aynı düzeyde gerek yardımlaşmada gerekse pas yüzdeleri bakımından iyi top oynayan Başakşehir’i konuk eden Trabzonspor; ilk yarının ilk dakikalarında tıpkı rakibi gibi oyunu ikinci bölgede kabul ederek rakibinin hatalarını kollayan takım hüviyetindeydi.
Rakip Başakşehir de aynı mücadele içerisinde Trabzonspor’a aynı oranda cevap verse de pozisyon üretmede bir adım önde olan takım olarak hani derler ya futbolun adaleti yoktur, Trabzonspor’un iki gol teşebbüsünü kale direkleri önledi.
Psikolojik yönden bakıldığında Trabzonspor’la kim oynuyorsa her biri şampiyonluk final maçı oynarcasına dişlerini tırnaklarına takar oluyorlar.
Yani her maç Trabzonspor için final maçı, oynadıkları takımlar için sıradan bir maç oluyor.
Lig’in bitimine kadar da böyle olacaktır.
Hakem Meler, orta alanlarda gelişen pozisyonlarda Trabzonspor lehine düdük çalarken, rakibin lehine tehlikeli bölgelerde düdük çalmaktan imtina etmeyerek bir şekilde taraftarın büyük tepkisi ile baş başa kalandı.
Bir devrenin son dakikalarında rakibini kendi alanından çıkarmayan Trabzonspor belki golü bulamadı ama ikinci yarı için rakibine bu işin bitmediğinin işareti ile 0-0’lık sonuçla soyunma odasına gitti.
İkinci yarı üç ihtimalli bir maç olarak maç başlasa da ilk golü bulan takımın oyunu forse eden takım olarak görülmeyeceği gerçeği ile Trabzonspor oyuna hızlı başlayan taraftı.
Geçen süreler içerisinde kendi alanlarından risk alarak oyunu Trabzonspor alanına yıkan Başakşehir’in pas yüzdelerini de oyuna katarsak bu dakikalarda daha fazla pozisyon üreten takımken rakip alanda çoğalamamanın sıkıntısını çekerken orta alanda oyuna ağırlığını koyamayan Abdülkadir’in performansı yeterli olmayınca daha sık kalemizi yoklayan Başakşehir 60. dakikaya kadar her yönü ile direnen takımdı.
Şimdi görüldü ki Trabzonspor’a bir sol bek su gibi, hava gibi elzemdir.
Bu Lig’de çarklardan halkalardan biri eksikse her şey eksik demektir.
Eğer rakibine golün açısını hissettiremiyorsan rakibin direncini de o ölçüde artırıyorsun demektir.
Kendi alanından en az beş kişi ile oyuna çıkan Başakşehir golü yemeyince ben de varım dercesine takım oyunu içerisinde Trabzonspor’a ecel terleri döktürmeden geri kalmadı.
Top bizde iken oyunu garantili paslarla açamadık.
Kaleci Uğurcan’a da zor anlar yaşattık.
Koita’nın ve de Siopis’in oyuna dahil olmasıyla tam bir taktik savaşına dönen maçta işte bir penaltı!
On sekiz içerisinde top bariz şekilde rakibin eli ile yön değiştiriyorsa, penaltı daha nasıl olacak?
Ya arkadaş bakın şu hakemin yaptığına!
Pozisyonu devam ettir, ne zaman rakip faul yapar önceki pozisyonu göster, yuh olsun sizin gibi hakemlere.
Sonuç olarak adı futbol, için de futbolcular var, hakem var, rakip var, taraftar var, doğru karar var, yanlış karar var, var da var.
Yenemedik lakin yenilmedik de.
Olur böyle şeyler.