Çürük bir diş gibi çektiler onu aramızdan. Sevilen biriydi. Arkadaşlık ilişkilerine çok düşkündü. Yiğidin harman olduğu bir diyar olan Yozgat'tan gelmişti Bursa'ya...
İsterseniz şimdi başlayabiliriz konumuza...
Yıl 1995...
Yer Bursa Yenişehir...
Mekan Yüzüncü Yıl İlköğretim Okulu...
Bir müfettiş çıkageldi. Daha yeni bir öğretmen olan Nazmiye Hanım'ı başörtü takıyor diye soruşturdu. İki seçenek sundu. "Ya başını açarsın ya da mesleğe veda edersin" dedi zebani zeban(dil) ile.
Nazmiye Hanım gerçek bir iman ehli Türk kızı...
"Ben asla başımı açmam" deyince bu direnç, hemen ilçeye yayıldı. Biz de yakın arkadaşları olarak durumdan haberdar olduk.
Ben o zamanlar, Yenişehir Endüstri Meslek Lisesi'nin bayağı kıdemlisiyim. Lise müdürümüzle Nazmiye Hanım'ın durumunu mütalaa ettik. O tarihlerde gayriresmi faaliyet yürüten Türk Eğitim-Sen üyesiydik hepimiz. Nazmiye Hanım da bizim üyemizdi. Şimdi başörtüsü şovalyeliği yapan bazı sendikalar o zaman zürriyetin kesesindeydi. Tek hami durumunda biz vardık meydanda. Bu nedenle çözüm bulmalıydık bu insanlık suçu meseleye.
Müdür Bey, İlçe Milli Eğitim Müdürünü aradı. Milliyetçi görüşleriyle temayüz etmiş Milli Eğitim müdürü bize destek verdi. Çözüm için tek çare benim ilköğretimde görevlendirilip Nazmiye Hanım'ın da lisede görevlendirilmesi olarak kararlaştırıldı. Böylesi durumlar için halkımız 'attan inip eşeğe binmek' tabirini kullanır.
Ben eşeğe binmeye itiraz etmedim. Yeter ki karanlık zihniyet galip gelmesin düşüncesindeydim. Nitekim o kara kafaların kara yazgı yazma girişimi palyatif de olsa önlendi.
Karanlık yıllar, pırıl pırıl bir dimağ taşıyan Nazmiye Hanım'ı yiyemedi.
Sonra ben memleketime tayin oldum. Baskı gün geçtikçe artıyor, başörtüye 'füruat' demeyenler meslekten el çektiriliyordu.
Yerlerini 'takiye haktır' diyenler hızla dolduruyordu.
Ayrıldıktan sonra duydum ki bir çürük diş gibi çekmişler aramızdan Nazmiye Hanım'ı.
Bugün isteyen örter istemeyen örtmez. Kimse başörtülüdür diye ne aşağılanıyor ne de yüceltiliyor. Ferdi tercih denilip geçiliyor.
Çözüm bu kadar basitti aslında. Direnerek de hak alınabilirdi ama yıllardır 'füruatçıların' parçaladığı direnç çözümü çok geciktirdi.
Onların yani FETÖ'nün ellerinde sadece Türk Milleti'nin kanı değil tesettürlü insanların yüreklerinin derinliklerinden gelen ahı da var.