“İnsan ulaşamadığı her şeyin delisi, ulaştığı her şeyin nankörüdür.” der Pablo Neruda. Ben önce ulaşamadığım için biraz kinayeli bir yazıyla araladım kapıyı, o ise enaniyet göstermeden ardına kadar açtı gönlünü.
Bu nedenle ben de ulaştığım şeyin nankörü olmak istemem.
Hele güler yüzle beni ağırlaması, bu tavrında da samimi olması buzları eritti, yani yaz geldi kelimelerime.
Kimden mi bahsediyorum? Acele etmeyin öğreneceksiniz nasılsa...
Devletin önemli koltuklarını dolduran insanlardan ne beklenirse tam da o kıvamda karşıladı beni. Gözleriyle sözleri arasında âhengin hakkını veren bir “hoş geldin” ile başladı muhabbetimiz.
Dibace faslında kişisel hayatlarımızın seyrüseferini izdüşümlendirdik. Her kelam bir meram diyerek koyulaştırdık muhabbeti.
Gazetecilik refleksiyle önce kurumumun “hayırlı olsun” dileklerini beyan ettim. Sonra merak ettiğim konulara sorularımla ivme kazandırmak istedim.
Karadeniz Bölgesi'ne asırlık imzalar atan Karayolları 10. Bölge Müdürlüğü'nün Ulaştırma Bakanlığı ile koordineli olarak gerçekleştirdiği dev yatırımlara değindik. Örneğin Rize-Erzurum arasında inşası biten Ovit Tüneli'ni, Hopa-Borçka arasında iki yıldır büyük bir rahatlık sağlayan Cankurtaran Tüneli'ni, Araklı Bayburt arasında yapılıp bitirilen Salmangas Tüneli'ni ve devam eden Zigana Tüneli'ni konuştuk.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Borçka Muratlı Barajı açılışında sözünü verdiği Borçka-Güreşen Barajüstü Köprüsü diyaloğumuzun öznesiydi. Bir yıldan fazla bir zamandır inşasına başlanan, yaklaşık 300 m uzunluğunda çift araç geçişli olarak yapılan bu köprünün gerçekten insan hayatının hükümet tarafından ne kadar çok önemsendiğini gösteriyor. Tamamlandığında yaklaşık 10 bin nüfusun yolu gidiş-geliş en az 20 km kısalacak. Borçka'ya bağlı başta Güreşen Köyü olmak üzere; Çavuşlu, Başköy, Güneşli, Çaylı, Şerefiye, Boğazköy gibi köyler bu köprüden yararlanacak.
Zannediyorum kiminle sohbet ettiğimi az çok çözdünüz.
Bu kişi Karayolları 10. Bölge Müdürü Mehmet Aşık'tan başkası değil. Gerçekten işine aşkla sarılmış iyi bir bürokrat.
Tanımadan, kişinin ne işini ne de gidişini bilemezsin. Kahraman Tazeoğlu'nun “Ne tuhaf. İçimi acıtan da sendin, acımı dindirecek olan da.” sözleri “pi” sayısı gibi sabitimiz oldu.
Bölgemizin hakikatleri var. Bu konuda ben düşüncelerimi hiçbir teyit istemeden şöyle ete kemiğe büründürdüm: “Yol yapımının en zor olduğu bir bölgede yaşıyoruz. Denize paralel uzanan dağlar çevre yolları noktasında aşılması zor bir coğrafi yapıyı barındırıyor. Bazıları karşı çıksa da deniz kıyısını kullanmadan bölgemizin trafiğini rahatlatmak kitaptan konuşanlara kolay gelebilir ama pratikle çalışanlar için mesele hiç de kolay değil.”
“Trabzon'dan Sarp'a kadar gidenler bilir. Onlarca irili ufaklı tünel inşa edilerek Batum yolu işlevsel hale getirildi. Eskiden Trabzon'dan Hopa'ya beş altı saatte gidilirken bugün güvenli bir hızla iki, iki buçuk saatte varılabiliyor. Bütün bunlar Karayolları'nın bu bölgeye attığı imzalardır.”
Bu sözlerime bir yanıt vermedi. Değerlendirmeyi size bıraktı. Zira ben de sözlerimi Özdemir Asaf'ın “Ne para istiyorum ne de pul. Tek bir istediğim var, o da yalansız bir kul.” sözüyle bağlıyorum.