Bazen hangi cümleyi kursanız bu dünyaya değersiz bakanların alay konusu olursunuz. İnsanın içinde bir dünya yoksa cennette bile yaşasa değerini anlamaz. Yaşamak ve anlamakla hayat yaşanır ve değerlenir. Biz yazalım yine de... Değerlensin dünyamız...
Kaybolan şehir ruhunu ararken...
VarolART adlı bir mekan oluşturdum...
Tekke Mahallesi Zeytin Sokakta, son kalan Trabzon'un daracık sokağında 100 yıllık bir evin karşısında kültür sanata dair bir sığınak yaptım.
Arnavut kaldırımlı taşlı sokağımızda sıcak geçen sonbaharın tadını çıkarırken geçmişe özlem duyarak misafirlerimize sıcak bir sohbet ve çay sunuyoruz.
Sokağa bitişik küçük bir oturma alanı olan VarolArt'ta.
Eski Trabzon Günleri yâd edilirken renkli simaların buluşma yeri oldu.
Sevgili Kerem Yavuz, “Ben, bu sokaktan yazlık Yıldız Sinemasındaki filmleri izlemek için annemle çok yakın arkadaş olan Gönül Yenigün teyzenin evine giderdik. Yaptığı çay ve kekle hayatımın en güzel filmlerini sinemanın tam karşı yamacındaki evinin bahçesinden izlerdim" dedi.
Geçmişteki Trabzon'a bir özlem duyulurdu.
Hızla betonlaşıp bütün tarihi yok edilen bu şehirde anılarda kalan bu güzellikleri dinlerken hep o Trabzon'u özlüyoruz.
Daracık sokaklarında oynarken yorulunca girdiğimiz bir evin avlusunda susuzluğumuzu giderip inerdik Ganita'nın serin sularına.
Biz büyüdük, betonlaşan Trabzon ile önce bir hançeri sapladılar göğsümüze. Her Trabzon'u ve Trabzonluyu anlatışta acılara boğulduk.
“Biraz hesaplaşalım kendimizle” dedik.
Hep lafını ediyoruz ya! “Kadim şehrimiz, medeniyetler beşiği, her tarafı tarih kokan, büyük sanatçılar yetiştiren, bir imparatorluk şehri” diye...
Vayy be...
Muhteşem Süleyman’ın doğduğu şehir... Üstelik dünyanın görülmesi gerekli en büyük şehirlerden biri...
Kulağa ne kadar hoş geliyor!?
Bu düşüncelerle bu şehre gezmeye gelecek bir yabancı sizce bu iddialı cümlelerdeki Trabzon'u görebilecek mi?
Büyük dev viyadük köprülerini şehrin tam ortasına dikerek modern çağın mimarisini doruklara ulaştırdık!
Çömlekçi'yi yıktık, yerine beton binaları diktik. Forum AVM’nin yeni sahipleri, baktılar şehir duyarsız, bunlar ancak konuşur, bir şey yapamazlar diye çelik dükkanları yapmaya başladılar bile...
Meydan boş nasılsa...
Özetlersek, Türk kamuoyunun suç kabul ettiği fiiller açısından bakılınca ki buna birçok insan şaşıracak "Trabzon asla bir suç şehri değildir". Fakat çevre suçları açısından Trabzon, Türkiye ortalamasının çok üstünde...
İnsan-tarih-çevre-kent ilişkileri açısından bu kadar endişe verici bir hale gelmiş olan Trabzon diğer birçok kentimize kıyasla geçmişiyle hiç ilgisi kalmamış kentlerin en başında gelmektedir.
Düzeni içine sindirememiş, sistemi gösterisel yaşamış doyumsuz bir nüfusun fiziksel ortamı da ancak böyle olurdu diye düşünüyorum.
Geçmişte bu güzel kent için gösterdiğim çabalar bir yok oluş hikâyesi gibi cümlelerime döküldüğünde hesaplaşma hakkımı kullanırken kentin ileri gelenlerine de bir ok atıyorum.
Gerçekten bir çaba gösterdi mi şehrimin sivil toplum örgütleri (mimarlar odası, mühendisler odası, ticaret ve sanayi odası)?
Ve para hırsı ile yapılan turizm...
Yıllardır bu şehirle ilgili güzel çalışmalar yapıyorum (sergiler, kitaplar, filmler)...
Çok zor imkânlarla yaptığım bu çalışmalardaki tek gayem şehrimi ve insanımı daha güzel anlatabilmek...
Memleketimin adını kullanıp, kapital bir çıkarı hiç gözetmiyorum…
Kültürünü, sanatını, geçmişini önemsediğimiz bu şehrin her daim söz sahibi olmasını, farklı güzel organizasyonlarla ülkemize örnek olmasını düşünürken ortaya çıkan eylemler İstanbul'da yapılan Trabzon Günleri adlı panayırdan öteye gidemiyor.
Yüzlerce sanatçı yetiştirmiş bir coğrafyanın çok değer bulmamış temsilcileriyiz. Kaybolan bu şehirde her şeye rağmen varlığımızı hissettirmek için çabalıyoruz
Yine de çabalarımıza destek veren yürekli güzel insanlar çıkıyor… Bu şehirle ilgili son çalışmam SEVDALUK adlı albüm kitabımın çıkmasına gönülden destek veren sevgili Ekrem Çapkınoğlu’na yürekten teşekkür ediyorum...
Anlatacak çok hikayemiz, söylenecek bir sürü türkümüz var.
Biz söylüyoruz, anlayan olursa artık...