Tarih sürecinde mayalanan gerçeklerin, günlük çıkarlara peş-keş çekilebilecek slogan malzemesine dönüştürmeyi uman zavallılar hep olmuştur… Bugünkü gayret de budur!
Bu konuya girmek istemiyorum, yazmak ise hiç istemiyorum; Hukuku hukukçulara, Tarihi tarihçilere, siyaseti siyasetçilere bırakalım diyorum… olmuyor, bırakmıyorlar. Bitmez tükenmez bir hırsla saldırıyorlar bilimden, hukuktan yana tüm değerlere…
Kimin adına diyorum, ne adına bu hayasız saldırı?
Kampanyalar düzenleyip, basın açıklamalarıyla, haksız ve mesnetsiz bir saldırının, hedef göstermenin öznesini oluşturmak kimin adına?
Baroların işlev ve sorumluluklarının ayırdına bile varmadan, baro yönetimi ve ilgili komisyonlarının birlikte karar altına almış olduğu;
Nüfus hizmetleri dahil bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin Kanun Tasarısının, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması nedeniyle, Trabzon Baro Başkanlığı olarak, söz konusu değişikliğin yaratacağı; Anayasal, Hukuksal ve Sosyolojik sakıncaları dile getirerek… Yasa Tasarısının GERİ ÇEKİLMESİ noktasında hükümete ve tüm siyasi partilere çağrıda bulunan bir basın açıklaması yapmışlardır.
Anayasamızın ve Hukukun dayanak alındığı bu raporlama ve yasa tasarısının geri çekilme talebinin muhatabı hükümet ve siyasi partiler olmasına karşın…
Trabzon barosunun konuya ilişkin bu duruşundan rahatsız olan, ama yurtlarda ve kurslarda tacize uğrayan çocuklar konusunda görmeyen, duymayan , hiçbir olumlu duyarlılıklarına tanık olmadığımız kendilerini Diyanet-sen yöneticileri olarak tanımlayan bir grup, durumdan vazife çıkartıp HUKUKİ BİR PAYLAŞIMDAN dini bir karşıtlık icat etmiş … Trabzon Baro Başkanımız, Cumhuriyet sevdalısı değerli bir hukukçu Sibel Suiçmez’i hedef haline getirme eğilimi sergilemişlerdir.
Sorumu yineliyorum; Ne adına, Kimin adına heyyy…
Sessiz sakin ama kararlılık içinde olmak, çoğu kez belli kesimlerin! Hıncının üzerinize odaklanmasına neden olur. Böylesi durumlarda hırçınlık, ataklık biraz da bıçkınlık belki de arzu edilen tutumdur! Böylece onlarla eşitlenmiş olursunuz…
Yok eğer aydın tavrında ısrarcıysanız, olaylar sizi kısmen de olsa heyecanlandırsa da… asıl olan duruşunuzu sakin, kararlı ama asla ödün vermeden sürdürebilmektir. Ve evet bu risk almaktır…
Sükünetiniz ve kararlılığınız sizi ötekilerden ayıran bir işaret niteliği kazandığında, kini ve öfkeyi üzerinize çekersiniz… hedefe taşınırsınız!
Zaten demokrat olmak, hukuku ve özgürlükleri savunmak böyle bir riski omuzlamak değil midir? Toplumsal ahlakın; ortak akıl, ortak vicdan sağanağı altında ötelendiği, sahte empaticilerin! Bir gerekçe icat edip kaytardığı zifiri karanlık süreçlerde… dürüst olmak nasıl ki bir noktadan sonra, olması gereken erdem niteliğini yitirip, kişiyi dönemsel farklılaştıran bir özelliğe dönüşüyorsa işte öyle bir şey!...
Hukuk ve demokrasi mücadelesi kuşkusuz çok zor ve meşekkatlidir; ona ulaşmak yürek ve beyin çilesi gerektirir, Demokras ve Özgürlük karşıtlarıyla olan mücadelenin her bir safhasında “Abisus abisum invocod” özdeyişinden hareketle “uçurumun uçurumu çağrıştırdığı” gerçeğini asla göz ardı etmemeliyiz.
Son olarak; Şayet bu hedef göstermekten murat edilen, rövanşist bir hesaplaşma ise, herkesçe kutsal dinimizin ardına saklanarak değil, mertçe ortaya çıkarak mücadele edilmelidir. Ve bilinmelidir ki Cumhuriyet sevdalısı kimliği… Hukuk ve Kadın mücadelesinin ödün vermez duruşuyla Baro başkanımız, kardeşimiz Sibel Suiçmez TRABZON dur.