İnsanoğlunun doğasında var.
Elindekini yitirmeden değerini anlayamıyor.
O yüzden bugün.
Günün anlam ve önemine binaen…
Her bir karışına sayısız şehidin emanet edildiği bu mübarek, paha biçilmez değere sahip topraklarda, ona karşı en azından birkaç dakika duyarlılık gösterebilme gayretiyle Cumhuriyet’in neden kıymetli olduğunu vurgulayacağız.
***
Tarih 29 Ekim 1923
Nüfusu yaklaşık 13 milyonu bulan yurt insanımızın tamamına yakını köy hayatı sürmekte.
Hayat diyorsak, yanlış anlamayın.
Hani sözün gelişi…
Çünkü sayısı 40 bini bulan o köylerin 37 bininde ne okul, ne bakkal, ne kasap, ne doktor ne de eczane mevcut.
***
Günümüze kıyasla inanmanız güç ama gogıl amcaya sorabilirsiniz.
Her beş köyün dördünde cami dahi yok!
***
Milletimiz sığır vebası, sıtma, verem, tifoyu geçtik, bit pireyle baş edemez halde.
***
335 tane doktor, yalnızca 8’i Türk 62 eczacı, liyakat sahibi, işinin ehli iki çift hemşire ile birlikte 135 ebenin bulunduğu Anadolu topraklarında ortalama yaş sınırı 45 olunca, 46’yı aşanların günleri tek tek sayılmakta.
***
Ve tüm bunlarla birlikte…
Doğum yapan her beş anneden biri sizlere ömür…
Dünyaya gelen her iki bebekten biri nefes almıyor.
***
Üretim, imalat desen yok.
Var olan sözde sanayide ne makine var ne de motor.
Milletin elindeki yavan ekmeğin unu bile ithal.
***
Teknolojinin henüz icat edilmediği koca yurtta, sulanabilen arazi alanı 5 bin dönümle sınırlı.
İnsanlar dünyadan bihaber.
Vatandaşa traktör göstersen, kaçıp kiremidi ithal, elektriği bulunmayan evine kapanacak.
Yok çünkü.
Karşılaşmamış, görmemiş.
***
Ülkede var olan otomobil sayısı 1500’ü bulmuyor.
***
Bir millet aç perişan.
Yetmezmiş gibi sağdan soldan göçle eklenmiş 500 bin kişi.
***
Hak, hukuk, adalet, eşitlik bunları konuşmuyoruz bile…
Erkeğin karşısında durabilecek kadın henüz yeryüzüne inmemiş!
Seçme seçilme, düşündüğünü ifade etme hakkı şöyle dursun, insandan dahi sayılmıyor.
Okutulması ayıp.
Öyle ki, yalnızca binde biri okuma hünerine sahip.
Tek işi var, o da doğurmak…
Resmi nikâh zaten yok.
Nitekim onun için de ayrıca fetva lazım.
***
Zaman mefhumuna gelince, o bile karışık.
Kimisi hicri, kimisi rumi takvimde.
Mesela.
Yan yana duranların biri Şubat’taysa öteki Aralık’ta yaşıyor.
***
Metre yok henüz.
Yani var da, memlekete gelmemiş.
Komşundan tarla alacaksın diyelim.
Şöyle arşın, adımla, sayarak…
***
Genelde Farsça ve Arapçanın mikserlenmesiyle ortaya çıkarılan lehçenin adı olmuş Osmanlıca.
Bundan mütevellit güvenilir kaynaklı kitap yok, belge yok.
***
En acısı da şu ki, öğretmeni dahi yetiştirecek, geleceğe ışık tutacak güvenilir kaynaklı bir eğitimci yok.
***
Zannediyorum, üzerinde yaşadığımız bu topraklarda Cumhuriyet öncesi çekilen çileleri az buçuk aktardık.
Varın şimdi siz söyleyin!
Her daim rahmetle andığımız Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarına saygı ve minnetle…
‘İyi ki varsın Cumhuriyet’ demeyelim de başka ne diyelim!