Tam 5 yıl önce bugündü, yaşım o zaman 25 tabi en hızlı zamanlarım. Doğuş Üniversitesi’nde son proje dönemim ve çok stresliyim.
O gün Prof. Dr. Gönül Yenersoy hocamın odasına gidiyorum.
Gitme sebebimi tam hatırlamıyorum ama sanırım tez ile alakalı diye düşünüyorum. Çünkü Üretim Planlama dersini vereli çok olmuştu.
Tabi Gönül Hoca beni içeri almıyor, müsait değildi muhtemelen.
Tabi sinirden esip gürlüyorum.
Akşamüstü okul çıkışı Kadıköy Rıhtım'da dolaşırken Halk Bankası binasının boş cephesinde bu heykel grubunu görüyorum.
Heykel grubunun hikayesi de şu şekilde: “1935’te Cumhuriyet tarihinin ilk aydın ve eğitimcilerinden Nakıyye (Elgün) Hanım, ‘Çocuk Hakları Bildirgesi’ni yazmış ve Taksim’de ilan etmiştir. Elgün, bir masanın üzerinden dünyaya çocuğun bir milletin neden en kıymetlisi olduğunu haykırırken etrafını saran çocuklar da ellerindeki dövizlerle isteklerini dile getiriyordu.”
Hemen fotoğrafını çekip altına sitemli bir şekilde, “Bugün Kadıköy'de bu büste uzun uzun baktım.
Öğrenci hakları bildirgesiymiş. Bundan Doğuş Üniversitesi girişine koymak lazım. Saygıda kusur etmediğimiz pek değerli hocalarımızın, kapılarının yüzümüze vurulması bir nebze azalır belki.” yazıp paylaşıyorum.
Danışmanım Prof. Dr. Şule Önsel Ekici soruyor, “Kim bu hocalar kuzum?”
261 hafta sonra sorunun yanıtını bugün kendisine veriyorum.
“Prof. Dr. Gönül Yenersoy.”
Keşke kendisine söyleme şansım olsaymış.
Nerden bilebilirdim ki o paylaşımı yaptıktan 3 yıl 2 ay 15 gün sonra aramızdan ayrılacağını.
Kızsanız da, sevinseniz de, üzülseniz de hangi duyguyu yaşarsanız yaşayın karşınızdakine kırmadan dökmeden içinizdekileri söyleyin.
Yoksa hayat ikinci bir fırsatı veremeyebiliyor.
Ben beş yıl önce sitemimi böyle sessiz dile getireceğime keşke kendisine söyleseymişim dedim.
Şimdi bu yüzden söyleyeceklerim hep içimde ve burada kalacak size anlatıp o dönem ismini vermediğim kişiyi itiraf etmek istedim.
Keşke Gönül Hocam yine odasında olsaydı da kapıyı hiç açmasaydı.
Mekanı cennet olsun ışıklarda uyusun.
Canım Şule Hocam'a selam olsun.