Türkiye’nin SORUNLARINI çözme kültürüne hiçbir şekilde katkı yapmayan yöntemlerle Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçip,  bir türlü Cumhurbaşkanlığı makamına ulaşamayan!.. Referandumla halkın onayına sunulacak olan Anayasa değişikliklerinin, Anayasal Demokrasilerde görülen “başkanlık sistemi” ile uzaktan yakından ilintili olmadığı Anayasa bilimcilerce ısrarla iddia edilmektedir.
Bilinmelidir ki;
- Anayasa Haktır ve özgürlükler belgesidir.
- Anayasa, insan hak ve özgürlüklerini güvence altına alır.
- Anayasa bir toplumun özgeçmişidir ve aynı zamanda Geleceğidir.
- Anayasa bir ulusun ortak ve tarihsel metnidir.
- Anayasanın temel paradigması devlet değil, insan hakları ve onurudur.
Günlük ve genel geçer sorunların çözülmesi amacıyla ve bizdeki gibi bir “yöntemle” anayasa değiştirilemez. Sorun çıktı o halde hemen çözelim kolaycılığıyla Anayasayı değiştirelim demek, Anayasa anlayışının çıkmaz sokakta beyhude çıkış aramaya terk edilmesi demektir! Böyle bir anlayışla Anayasayı değiştirseniz bile çoğu kez, çözüm bekleyen sorunları çözemediğiniz gibi aksine yeni devasa sorunlar üretmiş olursunuz. 
Toplumsal olaylarda çözümsüzlükle karşılaşılan sorunlar hayal kırıklıklarını, umutsuzluğu ve gerginlikleri çoğaltırken… En üst temel norm olarak uyulması beklenen Anayasa, sürekli toplumsal sorunlar üreten bir metne dönüşme tehlikesi ve çözümsüzlüğü yaratır.
Türkiye’nin geleceğinin kurgulandığı “değişiklik düzenlemeleri” madde madde irdelendiğinde, halk oyu ile seçilen Cumhurbaşkanının hem yasama hem yargı organlarında yer alan karar vericilerin kimler olabileceğini belirleme gücüne sahip olduğunu görüyorsunuz.
Cumhurbaşkanı aynı zamanda partisinin Genel Başkanı olabiliyor ve kendisinin aday olduğu seçimlerle aynı gün yapılacak Parlamento seçimlerinde, partisinden kimlerin milletvekili olabileceğini de belirleyebiliyor. Her iki seçimin de aynı güne denk getirilmesi tahmin edeceğiniz gibi tesadüf değildir! Başkanı seçen siyasal iklim, duygusal konjonktür ne ise, Parlamentonun da aynı koşullarda oluşturulması talebinin bir karşılığıdır. Ve tüm bunların, o çokça telaffuz edilen İSTİKRAR adına yapılıyor olma iddiaları! Reel gerçeklikle karşılaştırıldığında ülkenin geleceği konusunda duyarlı olan her yurttaşı derinden kaygılandırmaktadır. 
Siyasal bilim araştırmaları, referandumların çoğunlukla iktidarların istediği gibi sonuçlandığını, iktidarı destekleyici olduğunu, yani teknik tanımıyla “hegemonyacı” olduğunu göstermektedir. Çünkü, hükümetler, ancak kazanacaklarını umdukları takdirde Referanduma başvururlar. En küçük kaybetme olasılığı dahi referandumun ertelenme nedenini oluşturur. Bu nedenle, “referandumlarda genellikle kaybetmekten çok kazanmak eğilimi söz konusudur 
Referandumdan beklenen, demokratik bir iklimde barış ve istikrar olduğunda; Bir referandumla toplumsal uzlaşma sağlayıp, kargaşa ve bunalım dönemlerinden pekala çıkılabilir. Halk beğenmediği yasaları onaylamayarak bir siyasal gerilimin doğmasını da engelleyebilir. Ancak, referandumun, İSTİKRAR BOZUCU etkilerini de göz ardı etmemek gerekir: Bir kere sık sık referanduma başvurmak, ülkeyi sürekli seçim havasına sokar; siyasi çekişmenin şiddetlenmesine ve ekonomik dengelerin bozulmasının önünü açar.
Demokrasiyle referandum arasında olumlu yada olumsuz bir ilişki olmamasına rağmen, şunu da belirtmek gerekir ki, referandum; yapısında, demokrasi için büyük bir tehlike barındırır. Bu referandumun kolaylıkla “plebisit”e dönüştürülebilme ihtimalidir. Referandum bir “kuvvetli adam” heveslisinin elinde, kolaylıkla amacından saptırılabilir… Bu durumda halk, bir metni onayladığını sanırken; gerçekte, bir adama sınırsız iktidar verebilir. Plebisit bir kuvvetli adam heveslisinin, kendisine karşı çıkabilecek hiçbir muhalifi olmadan, rakiplerine propaganda özgürlüğü tanımadan, kendi iktidarını halka onaylatmasıdır. Plebisit, muhalefetsiz seçim; rakipsiz yarıştır. Bu yola, çoğunlukla, kendi sınırsız iktidarlarına meşruluk kazandırmak isteyen diktatörlerin başvurduğu görülmektedir.(*)
Demokrasilerde de, devlet ya da hükümet başkanlarının inisiyatifinde düzenlenen halkoylamaları kolaylıkla plebisite dönüşebilir. Bu boyutuyla referandum, demokrasi için büyük bir tehlike oluşturduğu gibi, toplumsal barışı da derinden sarsar.
Peki böylesi bir siyasal gerilimin tam orta yerinde kaderine terk edilmiş…Yarınlarından endişeli insanların demokratik hukuk devletine olan inançları ve özgüvenleri  zedelenip, “korkudan kurtulma özgürlükleri!” birincil soruna dönüşmez mi?
Böyle bir TEHLİKE önlenmelidir dostlarım…  
(*)- Codart, “Les inkonvenients et les dangers Plebisciteires du referendum…