Dikkatinizi çekmek isterim: "Çocuk istismarı" var mı bu ülkede? Var!.. Hem de giderek artan bir boyutta. Gazetelerde, televizyonlarda bu konudaki olayları okuyor/görüyoruz.

- Peki, nereye varacak bunun sonu?..

Bu konuda toplumsal bir bunalım yaşadığımız aşikar/gerçek...

- Peki, "Kadın cinayetler"ne ne diyeceksiniz?

Bu sosyal yara da giderek boyut kazanıyor. Her gün gazetelerde okuduğumuz, televizyonlardan izlediğimiz kadarıyla kadınlara yönelik bir acımasızlık/gaddarlık oluştu bu toplumda.

Neden ve niçin?

Sorunun temelinde insan unsurunun eğitimsizliği elbette var. Yeterli, insanı insan yapan/eden toplum içine katan, kalıcı bir eğitimden geçemedi insanımız ne yazık ki...

İnsan sevgisi, yardımlaşma, büyük-küçük ilişkilerinde saygı/sevgi, toplumsal birliktelik, sevgi, heyecan eskiye göre giderek unutulur bir yolda ilerlemişiz.

Böyle bir olumsuzluğu yaşayan her toplumda hoşgörü ve sevginin yeri mi, izi mi kalır?

İşte, ülke düzeyinde her gün yaşanan "kadın cinayetleri..."

Sanki cinnet geçirilen bir durum var ortada.

Her gün cinayet mi olur? Oluyor işte!..

Nedeni üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir toplumsal bunalımı hep birlikte yaşıyoruz.

Nüfusun artmasını savunan ya da artmasının sakıncalarını dile getiren ekonomistler;  böyle bir durumda hep "dengeli kalkınma" olgusu üzerinde kafa yorarlar.

Öyle görülüyor ya da yorumlanıyor ki; biz kalkınma hamlelerini nüfus gibi hızlı değişkenlik yaşayan bir konuda paralel götüremedik. Bunun sonucunda da; nüfus artışından kaynaklanan ve kırsaldan kent merkezine doğru yaşanan iç göç olayında yeterli eğitimi alamamış bireylerin; kent merkezlerindeki geçim sorunlarından, insani ilişkilerinden kaynaklanan acı olaylarına, aile facialarına tanık oluyoruz şimdi.

Çok ciddi anlamda önemsenmesi ve öncelikle çözümlenmesi gereken yaşamsal bir sorunla karşı-karşıyayız.

Bugün ülke olarak karşılaştığımız/yaşadığımız terör olayı ise; devlet varlığımıza yönelmesi yanında ekonomimizin de; insanımızın da en büyük yaşamsal tehlikesi oldu.

Dış güçlerin hedefinde olup terörle sindirilmek istenilen bir ülkenin; iç dinamik birlikteliğinin her zaman aynı ayarı ve tepkiyi vermesi toplumsal sağduyu belleğimizin şaşmazlığı olarak tezahür ediyor. Bununla gurur duyuyoruz. Ancak şunu unutmayalım; bugün terörle yöntemleriyle sonuç alamayan  -sözde dost- Batılı devletler; Türkiye'nin iç huzurunu hiç bir zaman dirlik-düzenlik içinde olmasını istemeyeceği son olaylarda ortaya çıktı.

Yaşanan iç sorunlara daha gerçekçi yaklaşımlarla çözüm aramalıyız.