1980’li yıllardı... Zannediyorum ilkokul 3. sınıftaydım. Kendi emeğimle ilk harçlığımı kazanmıştım. Babam Suudi Arabistan’da çalışıyordu. O zamanlar eve para göndermek şimdiki kadar kolay değildi. Ya mektupla gönderecektiniz ya da gelen biriyle gönderecektiniz. Dolayısıyla bazen kıt imkânlarla geçinmek durumu oluyordu. Ben de aile bütçesine katkım olsun diye kendimce bazı çalışmalar yapıyordum. Bazen salyangoz toplayıp satıyorduk, bazen de fındıklıklarda hasat sonrası kalan fındıkları toplayıp satıyorduk. Ama en çok sevdiğim iş bir taşla iki kuş vurmak denen olguyu yerine getirmekti. Nasıl mı? Bizim çocukluk döneminde dereler ve çevremiz aslında çok temizdi. Çünkü biz temizliyorduk. Bazen öğretmenlerimiz yaptırıyordu bazen de biz. Bilinçsiz bir şekilde kullanılan gübrelerin kalın naylon çuvalları o zaman iyi para ediyordu. Nerde bir naylon bulsak evde biriktiriyorduk. Hafta sonları biriktirdiğimiz bu naylonları sırtımıza yükleyip, yüzde 70 eğimli yamaç yukarı 6-7 kilometre patikalarda yürüyerek komşu köydeki bakkala satıyorduk. İlk satışım dün gibi aklımdadır. 24 lira almıştım. 4 lira ile bir şeyler alıp 20 lirayı eve getirmiştim. Annem çok mutlu olmuştu. 20 lira o zaman iyi paraydı. Dedim ya o zamanlar dereler çok temizdi. Ayağımızdaki kara lastiği dereye daldırıp su içiyorduk. Çok temiz sularda rahatlıkla yüzebiliyorduk. Birçoğumuz denizde değil derede yüzmeyi öğrenmişizdir. Şimdi gel de o pis derenin suyunu iç, gel de içinde yüz! Temiz bir çevrede yaşamanın ne demek olduğunu bir gün anlayabilecek miyiz acaba?
Şu anda yaşadığım bölge de dâhil bütün Dünya’nın en büyük sorunu atıklar ve çevre kirliliği. Binaların içinde istihdam adına bir masaya 3-4 kişi oturtan belediyeler konu temizlik ve çöp olunca vurdumduymaz davranıyor. “Neden çöpler zamanında alınmıyor, neden sokaklar erken temizlenmiyor?” diye sorduğunuz belediye başkanı “Ne yapayım temizlik işçim yok.” diyor. Tertemiz bir güne uyanmak en doğal hakkı olan vatandaşın ve esnafın yüzüne doğru süpürüyoruz sokakları... Caddelerde mesai başlarken temizlik de başlıyor. Şu duruma bir bakar mısınız? Atıkların ayrıştırılması konusunda da pek bir çalışma göremiyoruz. Açıkçası birçok belediye bu durumu kendi haline bırakmış. Vatandaş kendini eğitebilirse ne ala. Birçok ülkede atıkların vatandaşlarca ayrıştırılması ve geri dönüşüm süreci zahmetli olsa da, pek çok ülke sıkı kurallar, cezalar ve teknoloji yatırımlarıyla soruna çözüm bulunmuş. Tıpkı trafik cezalarında olduğu gibi...
Atıkların çoğunluğu arazilere ve okyanuslara gidiyor. “National Geographic” Dergisi’nin 2019 yılına ait araştırmasına göre, üretilen plastiğin yüzde 91’i geri dönüştürülmüyor. Avrupa Çevre Bürosu’nun 2019’a ait verilerle hazırladığı raporuna göre, dünyada kentsel atığı en iyi dönüştürenler arasında ilk sırada Almanya yer alıyor. Onu, Avusturya, Güney Kore, İngiltere’nin Galler bölgesi ve İsviçre izliyor. Farklı ülkelerde evsel atık toplama, ayrıştırma ve geri dönüşüm süreçlerinde ilgi çekici yöntemler kullanılıyor. Bakın Almanya soruna nasıl çözüm üretmiş... Atık ayırma sürecinde dünya şampiyonu olan Almanya’da her hane kendi çöpünü kendi ayırmak ve farklı çöp kutularına ya da torbalara atmak zorunda. Çöp ayırma kurallarına uymayan vatandaşlar belirli uyarılardan sonra evlerini bile kaybetme riskini taşıyor, çöpler yanlış şekilde ayrıldığındaysa ceza ödüyor. Almanya’da 2003’ten beri bazı içecek şişeleri ve kutuları için “depozito” yöntemi mevcut. Vatandaşlar bu şişeleri süpermarketlerdeki otomatlara atarak 15 ile 25 euro cent arasında bir ücreti geri alabiliyor.
Japonya’da çok katı kurallar var. Sıfır atık hedefine sahip Japonya, geri dönüşümü çok ciddiye almasının yanında, pek çok uygulama ve yüksek bir atık kültürüne de sahip. Japonya’da hangi gün hangi çöpün atılacağı takvimde belirtiliyor, yani aynı gruptaki çöpü her gün atamıyorsunuz. Çöp sınıfları arasında yanıcı ve yanmaz olarak iki kategori bulunurken, yanıcı çöpler için özel bir sarı poşet satın alınması gerekiyor. Öte yandan ülkede çöpleri atmadan önce plastik şişelerin durulanması, tüm etiketlerin çıkarılması, kartonların katlanarak konmasının yanı sıra, çöp sahibi evin bilgileriyle etiketlenmesi gibi detaylı adımlar da dikkat çekiyor. Güney Kore: Pahalıya mal oluyor. Güney Kore, geri dönüşüm konusundaki başarısının yanı sıra gıda atıkları konusunda da özel sistemler geliştirmiş. Güney Kore’de gıdaların yani organik atıkların geri dönüşümü için özel, çevreye zarar vermeyen poşetler belirli bir fiyattan satılıyor ve vatandaşlar kimlik kartlarıyla birlikte organik atıklar için özel geliştirilmiş otomatik çöp kutularını kullanıyor. Üstelik vatandaşlar ne kadar çok gıda atarsa o kadar fazla para ödemek zorunda. Bu şekilde gıda atıklarının azaltılması hedeflenirken, yemek atıkları kişi başına 130 kilodan 11 kiloya indirilebilmiş. Toplanan organik atıklar ise biogaza dönüştürülüyor. Galler dönüşümde başarı hikâyesi yazıyor. Galler, özellikle evsel atıkların geri dönüşümünde bir başarı hikâyesi olarak dikkat çekiyor. Son 20 yılda ülkede ev başına geri dönüşüm oranı yüzde 5’ten 64’e çıkarak, Avrupa’da en yüksek oranlara ulaştı.
Bu başarının arkasında, 3 aşamalı bir strateji bulunuyor. Bu stratejiyse, vatandaşlara sağlanan erişimi kolay ve etkili bir geri dönüşüm sistemi, kapsamlı farkındalık kampanyası ile teşvik ve vergi önlemlerinden oluşuyor. Galler’de vatandaşlar yaşadıkları evlere veya apartmanlara göre atık kutularına sahip oluyor ve atık toplama alanları bulunuyor. Günlük toplanan 3 farklı gruptaki atıkların yanı sıra, bahçe atıkları, Mart ve Aralık ayları arasında 2 haftada bir toplanıyor. İlginç bir not aktaralım... Galler’de Denbighshire Belediyesi’nin halkın çöplerini ayrıştırıp ayrıştırmadıklarını izlemek amacıyla çöp kutuları ve konteynerlerine mikroçip takacağı da açıklandı. Söz konusu adımla atıkları ayrıştırmayanların yakalanarak ceza kesilmesi hedefleniyor. İşi ne kadar ciddiye almışlar tahmin edebiliyor musunuz? İsveç’te boş şişelere para ödeniyor. Geri dönüşümde üst sıralarda yer alan İsveç’te, evsel atıkların yüzde 99’dan fazlası geri dönüştürülüyor ve halkın ciddi bir çöp ayrıştırma kültürü var. İsveç’te yaşayanların çöp poşetlerinde biriktirdikleri çöpleri bidonlara döküp, çöp poşetini de plastik bidona atma zorunlulukları var. Atıkların yarıya yakını elektrik, ısıtma ve soğutma sistemleri için enerjiye çevrilirken, komşu ülkeler İsveç’e para ödeyerek çöp satıyor. İsveç sokaklarında şişe, teneke veya kutu çöp görülmemesinin en önemli nedenlerinden biri de karşılığında para alınması. Her türlü plastik ve metal kutusu hemen hemen tüm süpermarketlerde bulunan geri dönüşüm makinelerine iade edilerek depozito alınıyor.
Dileriz bir gün, geri dönüşümde bir başarı hikâyesi de ülkemizle ilgili yazarız. Hala birçok şehrinde vahşi depolamanın yapıldığı güzel ülkemizde gelin bir hamle yapalım. Gelecek nesillerimize temiz bir gelecek bırakalım. Tüm belediyelerin bu konuda sorumluluk alma zamanı geldi de geçiyor bile. Kalın sağlıcakla...