Polikliniğe başvuran gebe ve gebelik düşüncesi olan kadınların en çok merak ettiği konuların başında haklı olarak nasıl beslenilmesi gerektiği konusu gelmektedir. Gebeliğe ideal bir şekilde hazırlanmanın ve gebeliğin sağlıklı devam edebilmesi için en önemli faktörlerinden biri elbette beslenme şeklidir. Bu yazıda beslenme ile ilgili bazı önemli noktalar maddeler halinde anlatılmaya çalışılıp tavsiyelerde bulunulacaktır.

1-Üreme çağındaki kadınların yaklaşık yüzde 15’inin vücutlarındaki demir miktarının olması gerekenden az olduğu bilinmektedir. Bu durum hem gebe kalmayı güçleştirir, hem de gebelik durumunda düşük riskini arttırır. Besinler demiri “heme” ve “nonheme” olarak iki formda içerir. Heme demiri nonheme demirine göre vücut tarafından daha iyi emilir ve yüksek oranda kullanılır. Yüksek oranda kullanılabilen heme demiri en yüksek oranda kırmızı ette bulunur. Kırmızı et kaliteli demirin yanında kaliteli protein, çinko, B 12 vitamini’nin de önemli kaynağıdır. Aneminin sık görüldüğü ülkemizde kırmızı et tüketimi özellikle gebeler açısından önemlidir. Haftada 2 kez olacak şekilde toplam 350-400 gram kadar kırmızı et tüketimi gebe beslenmesinde önemli bir ihtiyacı giderecektir. Bunun yanında Mercimek, balık, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler, brokoli, kuru kayısı, tahıllar gibi demir açısından zengin besinler tüketmek’te özellikle fertilite üzerinde olumlu etki yaratabilir. Ancak eğer demir eksikliği varsa ve diyetle eksiklik giderilemiyorsa destek tedavisi gereklidir ve buna doktorunuz karar verecektir.

2-Kalsiyum özellikle kadınlar için çok önemlidir. Vücutta kalsiyum düzeyinin yeterli bulunması gebelik döneminde bebeğin kalsiyum kullanımının arttığı aylarda anneyi korur. Günlük kalsiyum ihtiyacı yetişkinler için 1000 mg/gün olarak belirlenmiştir. Bu miktarda kalsiyum günlük 2 porsiyon süt /yoğurt, peynir tüketerek önemli ölçüde karşılanabilir. Gebeliğin planlanması döneminde Doktor kontrolünde ek kalsiyum alarak artan gereksinim karşılanabilir.

3-Anti enflamatuar yani iltihap çözücü etkileri nedeni ile bütün anti oksidanlar fertilite üzerinde olumlu etkiye sahiptir. Bu etkiye ek olarak turunçgiller ya da narenciye içerdiği yüksek miktarda C vitamini nedeni ile ayrı bir öneme sahiptir. Bu meyvelerdeki C vitamininin üreme potansiyelini arttırdığı yönünde kanıtlar vardır. Ayrıca içerdikleri bioflavonoidler rahimin kanlanmasını arttırarak döllenen yumurtanın rahim içinde tutunma olasılığını arttırabilir. Boston’da yapılan bir çalışmada haftada 3 ya da 4 porsiyon narenciye tüketmenin miyom görülme riskini azaltabileceği gösterilmiştir. Bazı miyomların gebe kalma şansını azalttığı ya da gebelik oluşsa bile düşük riskini arttırdığı düşünüldüğünde narenciye tüketiminin fertilite üzerinde olumlu etkisi olduğu ileri sürülebilir.

4-Gebeler ve gebe kalmayı düşünenler yüksek miktarda civa içeren kılıç balığı, iri uskumru gibi büyük balıkların etini tüketmekten uzak durmalıdırlar. Ancak özellikle somon gibi yağlı balıklar içerdikleri yüksek D vitamini ve omega 3 nedeni ile bol bol tüketilmelidir.

5-Harvard Üniversitesinde yapılan bir çalışmada tüp bebek tedavisi uygulanan kadınlar araştırılmış ve haftada 4 kadehten fazla alkol tüketen kadınlarda gebelik oranlarının daha düşük olduğu gösterilmiştir. İsviçre de yapılan başka bir çalışmada ise günde 2 kadeh ya da daha fazla alkollü içki tüketen kadınların fertilite potansiyelinin neredeyse %60 azaldığı bulunmuştur.

6-Beyaz şeker,un,beyaz ekmek,makarna ve pirinç gibi rafine karbonhidratlar direkt olarak üreme potansiyelinizi etkilemez ancak bunlar kan şekerinizi çok hızlıca yükseltirler ve obezite ile insülin direnci riskini arttırarak infertilite yani gebe kalamama riskine neden olurlar. Bu nedenle tüketilen tahılların tam tahıl olması çok önemlidir.

7-Gebelik öncesi dönemde folik asit alımı bebekte nöral tüp defektini  (bebeğin beyin ve omurilik yapılanmasındaki bozukluk) etkileyen en önemli etmenlerdir. Günlük 0.4 mg folik asit alımı gereksinimi karşılamaktadır. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, karaciğer, yumurta, brokoli, bezelye, kuru fasulye, fıstık, badem folik asit için önemli kaynaklardır. Taze sebzelerin saklama koşullarına bağlı folik asit kaybı 3 günde % 70’e çıkabilir. Özellikle dondurulmuş sebze ve meyvelerde, uzun süre buzdolabında saklandıktan sonra tüketilen sebze ve meyvelerde folik asit kaybı sanılandan çok daha fazla olmaktadır. Sigara içimi, alkol tüketimi gibi davranışsal faktörler de vücut folik asit düzeyini önemli bir şekilde etkilemektedir. Yeşil çayın folik asit ile etkileşime girerek kandaki düzeylerini düşürdüğü ileri sürülmektedir. Bu yüzden gebe kalmayı planlayanların ve gebelerin yeşil çay içmemeleri daha uygun olur.

8-Kahve fazla tüketildiğinde kadınlarda gebe kalma şansını azaltabilir. Çalışmalar günde 5 fincandan fazla kahve tüketen ya da kafeinli meşrubatları çok içen kadınlarda fertilitenin azalabileceğini göstermektedir. Günde 1-2 fincan kahvenin hiçbir sakıncası yoktur ama gebe kalmaya çalışırken günlük kafein tüketimini 200-250 mg altında tutmak daha uygundur. Amerikan Gebelik Cemiyeti kahve, demir ve kalsiyum emilimini azalttığı için gebe kalmaya çalışan kadınların dikkatli bir şekilde tüketmesini önermektedir.