Muhalefet liderlerinin Erbakan’ı anma davetine tam kadro katılması kimilerini çok üzdü, kimileri çok sevindi. Üzüntü ve sevinci bir kenara bırakırsak bu eylem, ülke yönetiminde liderler ve partiler arasındaki iletişimin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu iletişim sadece genel başkanlık düzeyinde değil yerel düzeyde daha alt basamaklarda bile çok önemli.
Trabzon’da yıllar önce (1999) bir belde belediyesi seçiminde kıyasıya bir rekabet vardı. Bu rekabet halka sıçrayıp hatlar keskinleşmeye başlayınca; adaylardan biri rakibine şöyle bir öneri götürür. “Cuma günü burası kalabalık olur, namazdan önce kasaba meydanında birlikte turlayalım, seçmenler bizi görünce ‘Bak, adaylar ne güzel birlikte konuşuyorlar ve dolaşıyorlar’ diye düşünür; böylece ortam sakinleşir’. Teklif kabul görür ve taktik de gerçekten işe yarar.
Aslında çok da zor değil; en başta iktidarın bu adımı atması gerekir. Sonra muhalefetin adımını beklemek gerekiyor. Siyasiler arasındaki rekabet ve gerginlik, topluma, insanlara kat ve kat artarak yansıyor. Unutmamak gerekir ki, bulunduğumuz arsa her an kenetlenmeye ihtiyaç gerektirebilir. İktidarın bunu asla unutmadan sözlerini seçmesi gerekir.
Erbakan’ın insan ilişkileri üzerine söylediklerine dair bir şeyler bulabilir miyim diye hemen kütüphaneme girdim ve daha önce okuduğum Erbakan’ın “Davam” kitabını çıkardım. Üzerine aldığım notları hatırlamak için sayfalara tek tek göz gezdirdim. Katıldığım konular, itiraz ettiklerim ve başarılarına şaşırdığım notları görünce kitabı hatırladım.
İletişime dair bir şeyler ararken, Erbakan’ın siyasi kimliğinin ön plana çıkması nedeniyle daha az bilinen ama ülke kalkınması açısından önemli olan makine mühendisliği yönünü ve bu alandaki çalışmalarına ilişkin bir anısını aktarmanın daha doğru olacağına karar verdim.
Almanya’daki tank hikâyesini anlatırken, Alman Genel Müdür’ün tank motorlarıyla ilgili mühendislerden beklentilerini anlatır. (Almanların tank motorlarında yaptıkları hata nedeniyle motorların Rusya’da donması savaşı kaybetmelerine sebep olur.)
Genel Müdür; “Motor çalışmalarında deneyleri 3 farklı enjektör ile yapacaksınız. Birisi Amerikan enjektörü olacak, öbürü Alman enjektörü Bosch. Çünkü biz Almanlar Amerikalılara bağımlı olmak istemeyiz. Ama Bosch da özel bir markadır, sonra bize fiyat dikte etmeye kalkar. Loranj diye bir firma daha var, onun da enjektörünü deneyeceksiniz. Her deneyi bu üç enjektörle de yapacaksınız.” Devamında gürültüyü önlemek için kulaklarında pamukla 6 ay gece gündüz çalışarak istedikleri motoru yapmayı başardıklarını anlatır.
Bu hikâye bir ülkenin kalkınmasında bağımsızlığın ne kadar kıymetli olduğunu gösterirken, Muhalefetin Genel Başkan düzeyinde anma ziyaretine katılması farklı düşünceler olsa bile iletişimin ne kadar değerli olduğunu gösterdi.
Neden bu yazıyı yazdım? Toplumsal kutuplaşmanın bu kadar yoğun olduğu bir dönemde bir kararımızı liderler, partiler üzerinden vermeyelim. Biliyoruz ki seçim dönemlerinde söylemler, ittifaklar değişiyor; asla yan yana gelmez dediğimiz kişiler ve partiler bir arada görünüyor. Bize yol gösterecek temel ilkeler, “Biz bu ülkeyi 10 sene sonra nerede görmek istiyoruz; yerli uçak ne zaman yapılacak; 2021 yılında kaç işsiz genç iş buldu?” olsun.