Horon tepmenin ana kurallarından biridir “Dik Oyna”. Dik duracaksın, yüzün tam karşıya bakacak, eğer başını eğersen hemen duyarsın, dik oyna!
Polis aşağı bak diyor, oysa bu talebeler Z kuşağı ve dik oynamayı seviyor. Rektör gibi itaatkâr sınıfından değil.
Bırakın çocuklar dik oynasın, biz sizin dik oynama ihtimalinizi, buluş yapma ihtimalinizi, Türkiye’yi omuzlarınızda taşıma ihtimalinizi sevdik deyin.
Cumhurbaşkanı, bilim yapma ihtimalinizi sevdik diyemiyor, rektör gibi herkesten itaat istiyor. Emre itaat askerliğin gereği, akademinin gereği değil.
Akademi hayal etmektir, düşünülmeyeni düşünmektir ve araştırmaktır. Hayaller geniş olsun diye gerçek akademi binalarının tavanları yüksek olur.
Rektöre istifa et diyorlar. İstifa mekanizması yok ki. Ancak görevden af talebinde bulunabilir. Tamam Hoca istifa etme, görevden af talebinde bulun. Rahatlat memleketi, adın hatırlansın.
Öğrencilere haydi bakalım, doğru okula. Tamam Rektör Boğaziçin’den biri olacak, sizin istediğiniz biri olacak demek çok mu zor…
Ülkemiz ABD ve Rusya’nın dizayn ettiği öğrenci olaylarından çok çekti. Olayları dindirmesi gereken politikacılar, koltuklar gittiğinde hırslarına ve politikaya yenik düştüklerini itiraf ettiler. Kamplaşmasın bu güzel memleket.
Sizden daha güçlüyüm, büyüğüm duygusu kimseye fayda getirmez. Burayı da aldım, emrime girin duygusu kimseye fayda getirmez.
Bu çocukların üzerlerinde düğmelerin hepsini ilikleyecek ceketleri yok. Koltuk istemiyorlar, koltuk uğruna dalkavukluk yapmıyorlar. Akademilerine uygun bir hoca istiyorlar. İntihal kaygısından ve utancından doktora tezini saklayacak bir hoca istemiyorlar.
Bırakın çocuklar akademiyi dik oynasın. Öğrenciler ülkenin tohumlarıdır… Bilimi dik oynayın “uşaklar” demek bu kadar mı zor.