Engel kelimesinin önce kökenine sonra da eş anlamlılarına bir göz atalım. Engel Türkçe bir sözcük olup "rakip, hasım, mania" kelimeleriyle eş anlamlı olarak kullanılır. Önrneğin 'gül çengelsiz, muhabbet engelsiz olmaz' kullanımı secili güzel bir kullanımdır.
Sporda kullanılan engelli "manialı koşu" anlamında olup önde atlanması gereken barikatları aşarak koşma sporuna denir ki atletizme merağı olanlar bu kelimeyi tanır. 100 ya da 200 engelli koşularda bu tabirin çok kullanıldığını görürüz. Bir de sağlık alanında engelli sözcüğü var ki "sakatlığı olan" manasıyla kullanılır. İşitme engeli, konuşma engelli gibi kullanımlarını herkes biliyor.
Türkiye Türkçesinde en gel "yoluna çıkmak, mani olmak" sözcüğünden türetilmiş olabilir; ancak bu kesin değildir. Kesin olan bir şey vardır ki enin genişliği kesmek, genişliğin geçilmesini engellemekten mütevvellit olduğu anlaşılır.
Engele takmışken bir de engel hikayesi iyi gelir kanatindeyim..

***

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacak?. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar.
Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler.
Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde.
"Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
"Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır."