Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan insanların doğaya, ormanlara ve derelere olan hassasiyetini bilen çok iyi bilir.
Bölge insanı ne sudan ne yeşilden ne de topraklarından asla vazgeçmez.
Canı pahasına da olsa mücadelesini sonuna kadar sürdürür.
Artvin’de 1995 yılından bu yana verilen mücadele bunun en güzel örneğidir.
Şehrin adeta nefes alacağı tek yer olan Kafkasör Festival alanındaki ormanlık alanı madencilerin yok etmesine izin vermeyen Artvin halkı mücadelesini sonuna kadar sürdürmekte kararlı.
O insanların tepkilerine, isyanına ve direnişine tanıklık edenler, gidip bölgeyi yerinde görenler siyasi görüşü ne olursa olsun “evet haklısınız yanınızdayız” diyerek geri dönüyorlar.
Çünkü aklı-başında hiçbir insan göz göre göre yeşilin ve doğanın katledilmesine izin vermez..
Geleceğimize bırakacağımız tek miras olan ağaçları, dereleri ve ormanları kendi elimizle yok etmenin tek adı vardır o da “ihanettir.”
Kuşların ötmediği, derelerin akmadığı, ağaçların olmadığı, yeşil ormanları  ve mavi denizin yok sayıldığı bir yaşamı hayal etmek bile korkunç.
İşte onun için Karadeniz insanı  yollara düşmüş ve eylem başlatmıştır.
Şehir hayatından bunaldığımız da, türküler ve horonla buluşma hasreti duyduğumuzda, doğal beslenmek ve nefes almak için tercih ettiğimiz tek mekan olan yaylaların korunması için verilen mücadeleye de bu anlamda saygı duymak gerek.
Devlet yaylaların gerçek sahiplerine kulak vermek zorundadır..
Oranın kahrını onlar çekiyor, değerini onlar biliyor ve her şekilde sahip çıkıyorlar.
Elbette söz hakkı onların..
Dinleyeceğiz, kulak vereceğiz ve anlamaya çalışacağız..
Artvin’in Neşe ablası, Rize’nin Havva ninesi toprak benim, ağaç benim, su benim, yeşil benim diyor ve buraları size teslim etmeyiz diyerek meydan okuyor.
Kimse bu meydan okumanın ve isyanın altında art niyet aramasın.
Bu mücadelenin özünde doğa var, yaşam hakkı var..
Biraz onları dinler biraz onlara hak vermek için ön yargılarımızdan arınırsak ne kadar haklı oldukları ortaya çıkacaktır.
Evinizin önünde değil bir ağaç bir gül koparılsa içiniz yanmaz mı?
Toprağınız elinizden alınsa suyunuz kesilse fırtınalar koparmaz mısınız..
Gökyüzüne bakın ve düşünün..
Doğaya, çevreye geleceklerine sahip çıkmak için cop yiyen, yerlerde sürüklenenlerin derdi ne diye bir kendinizi sorgulayın..
Artvin’de, Rize’de,  Trabzon’da, Giresun’da yaylalarına sahip çıkıp “Yeşil Yol Projesi’ne” karşı çıkanları o zaman belki daha iyi anlayacaksınız?
Son bir sözüm de şu olsun.
Dünyanın en güzel yayla ve mesire sahası olan Uzungöl’ün 20 yıl önceki hali ile şimdiki haline internete girin iyi bakın..
Yol gelmeden hali ile yol geldikten sonra halini iyi inceleyin.
Yeşil Uzungöl nasıl betonlaşmış  ve çarpık yapılaşmaya yenik düşmüş görün.