Babasının asker olmasından dolayı o da askerliği seçer ve 1939 yılında Harp Okulu'ndan mezun olur. Artık fidan gibi bir subaydır! Otomobillerin az olduğu dönemde 1954 yılında geçirdiği bir trafik kazası sonucu çok sevdiği askerlikten malulen emekli olmak zorunda kalır. Bu olay onu çok üzmüştür; ancak hayat devam ediyordur.

Sivil hayatta işe başlar ve otuz yıl süre ile LPG konusunda çalışır. İpragaz şirketi genel müdürlük müşavirliğinde ve Sihirgaz idari meclisi üyeliğinde bulunur. Ayrıca Fransa’da SACEM, Türkiye’de MESAM onur kurulu üyeliği yapmıştır.

Tanıyamadınız değil mi? “Evet!” dediğinizi duyar gibiyim; ben de tanıyamamıştım! “26 Aralık 2006 yılında, doksan yaşında solunum yetmezliğinden öldü!” desem şimdi tanıyabildiniz mi? Şimdi de “Hayır!” dediğinizi duyar gibiyim. O zaman yazmaya devam edelim.

Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini

Mihrabım diyerek sana yüz vurdum

Tövbeler tövbesi (Taç olsan başıma takmayacağım )

Şimdi tanıdınız mı? “Hayır!” diyorsunuz anlıyorum. İnanıyorum ki siz de benim gibi bu şarkıları çok sevdiniz ve çok dinlediniz! Bunlar üzerine anısı olanınız da çoktur. İşte bu eserleri dinledikten sonra bu eserleri yazanı çok merak ediyordum ve bugüne kısmet oldu. Dinlemeyi sevdiğim, pek çok eserin sözlerini yazanı yeni öğreniyor olmamdan da utanıyorum. Sizi bilmiyorum?

Şimdi gelelim esas konumuza. “Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini!” şiirini nasıl yazdığını size aktaracağım.

Şair, arkadaşları tarafından çok sevilir ve sayılır. O da arkadaşlarını çok sever; anlayacağınız asker kökenli olmasından dolayı çevresinde saygın bir yeri vardır. Yıl 1972... Şiirlerini çok seven bir arkadaşı yazdığı bir şiir üzerine şairle konuşurken biraz sıkılarak: 

“Üstadım bir ricam olacak sizden! Önceleri sevdiğim bir kız için bana bir şiir yazar mısınız?”

Şair, böyle ısmarlama şiir yazanlardan olmadığı için kaşlarını çatar; ancak sevdiği arkadaşının üzüldüğünü görünce onu üzmek istemediği için kendini toparlar ve:

“Bana yardımcı olursan yazarım!” der.

“Üstat size nasıl yardımcı olayım? Söyleyin lütfen!”

“Söyle bakalım nasıl bir kızdı? Gözleri ne renk mesela?”

“Üstat çok uzun zaman geçti; unuttum gerçekten!”

“İsminin dışında ona nasıl hitap ederdin?”

“Vallahi bir renk derdim; ama şimdi o da aklıma gelmedi.”

“Peki kızın saçları ne renkti?”

Ağzını buruşturdu, hatırlamaya çalıştı; ancak ses çıkmayınca:

“Buluştuğunuz da ne yapardınız veya şöyle sorayım nerede buluşurdunuz?”

“Hatırladığım kadarıyla deniz kenarındaki kayalıklara gider, orada otururduk.”

“Pek çok şeyi hatırlamadığın için desene bu kız senin için aşk değil, yalanmış!” Şair biraz kızarak: 

“Merak etme; yakında hazırlarım!” deyip birkaç gün içinde şu satırları yazar:

Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini

Yazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara

Bir zamanlar sevginle ateşlenen başımı

Dizlerinin yerine, dayasaydım taşlara

Hani bendim yedi renk, hani tende can idim

Hani gündüz hayalin, geceler rüyan idim

Demek ki senin için aşk değil, yalan imiş

Acırım heder olan o en güzel yıllara

Arkadaşı bu dizeleri okuduktan sonra şairin yüzüne bakakalmış! Bir şey söylemek ister gibi olunca şair oturduğu yerden kalkmış, asker bakışlarıyla:

“Bir şey söyleme! Kız sana az bile söylemiş!” diyerek oradan ayrılmış.

Bu şairimiz 100'den fazla şiiri olan Turgut Yarkent’tir. İnşallah bu şarkıları duyduğumuzda büyük şair Turgut Yarkent’i unutmaz hatırlarız! Mekanı cennet olsun, nurlar içinde yatsın. 

Kaynak: Annemin Şarkıları  (Turhan Eyüboğlu)